“ANNE SANAT NE DEMEK?”

“Bugün İnci bana sanat nedir deyince, sensin demek istedim. Sen benim bugüne kadar altına imza atamadığım en büyük sanatımsın. En büyük emeğimsin,” diyen Süreyya Ülkü Güler yazdı.

Elimde örgüm, oyun odasında birlikteyiz kızımla. Ben ilmek sayıyorum, o da bebeklerini kendi arasında bir sohbete sokmuş, konuşup duruyor. Aklımdan konuşsun diye ettiğim dualar, işaret diliyle anlaşmaya çalıştığımız günler, onu anlamadığımız için üzülüp ağladığı günler geçiyor. Birden kafasını kaldırıp:

“Anne, sanat ne demek?” dedi. Kısa süreli bir şok geçirdiğimi itiraf etmeliyim. Çünkü 5 yaşında konuşmaya başladığında da bana “ Anne çok komiksin” diyerek aynı hisleri yaşatmıştı. Cevaba geçmeden önce bunu nereden duymuş olabileceğini düşündüm. Ya okuduğumuz kitaplardan, ya da okuldandır diye düşünürken ona sordum,

“Sen nereden duydun bu kelimeyi peki?”

“Pepe’den “

Aklıma hiçbir çizgi filmden duymuş olabileceği gelmemişti. Her akşam kitap okumanız veya okul ortamında bulunması değildi tek öğretici olan. Bir konuşmanızdan, bir çizgi filmden, belki bakkaldan , manavdan daha neler öğrenecek kim bilir diye düşündüm. Çevresel olarak aldığı her uyarıcı ona bir şey öğretecek.

Işık hızıyla aklımdan bunlar geçerken, o boncuk boncuk bana bakmaya ve cevap beklemeye devam ediyordu. Tanım yapsam anlar mı diye düşündüm, en güzeli örnekle anlatmaktır diyerek:

“Mesela bale yapmak bir sanattır. Resim yapmak bir sanattır. Tiyatro oynamak bir sanattır. Piyano çalmak bir sanattır.” Dedim ve o ikna oldu, tamam dedi, oyununa geri döndü.

Eksik bir tanım olsa da, onun merakını kısmen gidermiştim. Artık aynı kelimeyi duyduğu zaman zihninde bir şema oluşacaktı. Bu da şimdilik yeterliydi.

Peki, benim için gerçekten neydi sanat?  Bugün bu soruyu özel gereksinimli 7 yaşında bir kız çocuğu yerine, bir yetişkin soruyor olsaydı nasıl cevaplayacaktım?

12 yıllık bir matematik öğretmeni olarak yüzlerce öğrenci geçti her yıl girdiğim sınıfların sıralarından. Şimdi yolda karşılaşıp selamlaştığım birisi bana “ben sizin öğrencinizim” dediği zaman ayrı bir inceliyorum onları. Olmuş mu diye heykeline bakan heykeltraş gibi, renkleri uyumlu mu diye resmine bakan ressam gibi, kulağımı tırmalıyor mu diye defalarca şarkısını dinleyen müzisyen gibi. Güzel bir insan olmuş mu, yardımseverliği öğretebilmiş miyim, saygıyı kazandırabilmiş miyim? Matematik formülleri hiç önemli değil, kendine yetebilen bir birey olmuş mu diye bakıyorum.

Kızımın okulunda panoda duran şahane bir yazı var, her gün okuyup içten içe doğruluğunu kendimce onaylayıp duruyorum.

“Eserinin üzerinde imzası olmayan yegane sanatkar öğretmendir,” demiş Atatürk.

Bugün İnci bana sanat nedir deyince, sensin demek isterdim. Sen benim bugüne kadar altına imza atamadığım en büyük sanatımsın. En büyük emeğimsin. Bir elinden diğerine bir nesne geçirmeyi öğreterek başladığım, her gece mutlaka anladığı bir şey vardır diyerek kitaplar okuduğum, yürüsün diye 2,5 yıl boyunca kollarının altından tutup peşinde dolaştığım, şimdi ise kendi gibi güzel çocuklarla okula gidebilsin diye bir köy okulunun çay ocağında örgü örerek mutlulukla onu beklediğim en güzel sanatım sensin kızım.

7 yıldır bulunduğu her mekandan, tanıştığı herkesten, okuduğu her kitaptan ve izlediği her görüntüden bir şeyler öğrendiğini biliyorum. Bir süre sonra bir bakıyorsunuz ki her şeyi tanımlar olmuşsunuz. Bu bardak, bu çiçek ile başladığınız eğitim serüveni, bugün “Sanat nedir?” e kadar gelmiş. Bazen kafasının içine girip ne bilip ne bilmediğini, onun penceresinden nasıl göründüğümüzü bilmeyi çok istiyorum. Neyse ki zaman zaman o bana böyle değişik soruları ile biraz olsun ipuçları veriyor 🙂

Tıpkı okuttuğum yüzlerce öğrenci gibi, ona da bir şeyler öğretmek için çabalıyorum senelerdir. Yüzlerce öğrenciye karşılık da, en büyük çabam kızıma. İşte bu yüzden eğer ona bir eser diyeceksek, o benim en güzel eserim. Umarım ilerleyen yıllarda b<eni bu enteresan, ondan hiç beklemediğim ama duyunca keyiften dört köşe olduğum sorularıyla köşeye sıkıştırmaya devam eder. Çünkü ben karşısına geçip ona ne verdiğime baktığımda, kendine yetebilen bir birey görmeyi çok arzuluyorum.