ÖZEL EĞİTİM BEYNİ NASIL ETKİLİYOR?

“Bir geyik annesinden doğar doğmaz, motor hareketlerini kazanır. Kalkar, yürür, otlar ve annesi ile dolaşmaya başlar. İnsan yavrusu böyle değildir. Önce bir olgunlaşma dönemi geçirir, dışarıdan aldığı doğru uyaranlarla beyin kendini geliştirir,” diyen Çocuk Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Adnan Ayvaz ile konuştuk.

Otizmle karıştırılabilecek nörolojik hastalıklar neler?

Biz otizmde beynin organik problemlerine bakıyoruz. Beynin organik problemleri arasında doğuştan beyin anomalileri, yapısal sorunlar karşımıza çıkabiliyor. Otizmle karışabilecek durumlar da bulunuyor. Zekanın oluşmasını engelleyebilecek durumlar, işitme problemleri, işitmede nörolojik aksaklıklar ile giden durumlar otizm benzeri bulgular yaratabiliyor. Ama mesela Landau Kleffner Sendromu dediğimiz bir hastalık var. Bu hastalık ortaya çıktığı zaman konuşma yetisinin kaybolması, otizm benzeri belirtilere sebep olabiliyor. Nörolojik hastalık olarak otizm ile karışabiliyor. Diğer taraftan da, her türlü nörolojik sorun otizme benzer belirtiler yaratma potansiyeline sahiptir. Örneğin çocuk eğer bir öğrenme güçlü yaşıyorsa, dalma sorunları varsa, epilepsi atakları geçiriyorsa bunlar otizm benzeri içine kapanma gibi bulgular ile karşımıza çıkabilir.

Otizmlilere hangi nörolojik değerlendirmeler yapılıyor?

Otizm birinci aşamada nörolojik bir hastalık değildir. Nörogelişimsel bir bozukluktur. Dolayısıyla otizm tanısı nörolojik muayeneden ziyade daha çok gözleme dayalı olarak konulmaktadır. Çocuğun dikkat eksikliği, konuşmaması, stereotipik dediğimiz ardışık hareketleri yapması, takıntılı olması, dış dünya ile iletişim kurmaması, göz teması kurmaması, dalmalar-donmalar olması otizmde karşılaştığımız bulgulardır. Nörolojik olarak biz organik bozuklukları araştırmak için öncelikle tam bir nörolojik muayene yapıyoruz.

Muayene yaptığımız zaman; organik bir bozukluğu var mı, kolu bacağı tutuyor mu, refleksleri yerinde mi, konuştuğumuzu algılayabiliyor mu, sözleri işitebiliyor mu,  alıcı dili nasıl, dışarıya uyumu nasıl, kendini ifade etmesi nasıl, bunları değerlendiriyoruz.

Otizmli çocuklarda epilepsi görülme oranı nedir?

Çalışmalara göre % 25-33 arasında olduğu tahmin ediliyor. Ama epilepsili çocuklarda da otizm benzeri durumlar görülebiliyor.  Bunu da göz ardı etmemek gerekir. Bu gibi durumlarda biz nörolojik muayenenin yanı sıra bir de EEG çekimini tavsiye diyoruz. Bazen beyni görüntülemek için MR’da öneriyoruz.

Yani epilepsili bir çocuk otizmli olmadığı halde, otizm belirtileri gösterebilir mi?

Genellikle epilepsi belirtileri daha belirgindir. Otizmle çok karışmaz. Ancak kendini kaybetme,  sık sık olan dalmalar kendini dikkat eksikliği ile beraber gösterebiliyor. Aynı zamanda epilepsi ile beraber dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromu da görülebiliyor.  Çocuk kendisini ifade edemiyor, kendisini ifade ettiği zaman suçlanacağını düşünüp kendini geri çekiyor, içine kapanmalar olabiliyor. Bunlar epilepsinin bazı türlerinde, özellikle absans dediğimiz türlerinde görebileceğiniz belirtilerdendir.

Otizmli bir çocuğun bir kez epilepsi nöbeti geçirmesi, artık epilepsili olduğu anlamına gelir mi?

Hayır, bir kere nöbet geçirmek epilepsi tanımına uymaz. Epilepsi tanımında tekrarlayıcı nöbetler olması gerekiyor. Herkes hayatında bir kere çeşitli sebeplere bağlı olarak epilepsi nöbeti geçirebilir. Aldığı ilaçlar, düşme veya travma, uykusuzluk, kan şekerinin düşmesi, elektrolit bozukluklar, ateşli havale geçirme gibi çeşitli sebeplere bağlı olarak bunu yaşayabilir.  Ancak bu tekrarlamıyorsa epilepsi tanımına girmez.

Bir çocuğun epilepsi nöbeti geçirdiğini nasıl anlarız?

Epilepsinin türlerine ve çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Jeneralize dediğimiz türde epilepsi nöbetlerini görünce anlamamak pek mümkün değildir. Bu tür nöbetlerde çocuk kendini kaybeder, çırpınır, yere düşer, bilinç kaybı olur, altına kaçırabilir, dilini ısırabilir. Fakat gizli nöbetler olan durumlarda, örneğin küçük bebeklerde ellerini yumruk yapıp boks yapar gibi yapmak, ayaklarını pedal çevirir gibi oynatmak, ağzını şapırdatmak, gözlerini kırpmak nöbet belirtisi olabilir. Bunun dışında absans dediğimiz tür nöbetlerde dalma olabilir. Bazen küçük çocuklarda sıçrama şeklinde davranışlar da nöbet olabilir. Tek taraflı elde-kolda atmalar, ağız çekilmesi, göz kırpıştımalar, çene kitlenmesi, konuşmada bozulma gibi durumlar da nöbet belirtisi olabilir. Bunları göz ardı etmemek ve dikkatli olmak lazım.

Nöbetler çocukların beyninde zihinsel işlev kaybına neden oluyor mu?

Evet, nöbetler tedavi edilmedikçe giderek birbirini tetikler ve artan nöbetler söz konusu olur. Dolayısıyla da giderek beyin fonksiyonlarını bozar. Bunun en tipik örneğini infantil spazm dediğimiz West Sendromu’nda görüyoruz. Nöbetler gittikçe beynin fonksiyonlarını bozarak ensefalopati dediğimiz, beynin fonksiyonlarını kaybettiği bir beyin hastalığına yol açar.

Otizmli bir çocuk epilepsi krizinden sonra kazandığı becerilerini kaybedebilir mi?

Bir gerileme olabilir. Nöbetler bir ket vurma yapabilir. Nöbetlerin tedavi edilmesi çocuğun ilerlemesini sağlayacaktır. Epilepsiyi arabanın önüne konulan takoz gibi düşünmek lazım. Yani çocukların gelişme potansiyellerini etkiler ve bozar. Epilepsinin tedavi edilmesi çocukların potansiyeli doğrultusunda ilerleyebilmesine yardımcı olur. Yoksa epilepsi tek başına engelleyici bir durum değildir. Fakat arabanın önündeki engeli kaldırmazsanız potansiyele ulaşamazsanız.

Özel eğitim nörolojik olarak beyni nasıl etkiliyor?

Otizmde sorunun nörogelişimsel olduğunu söylemiştik. Beynin en çok işlev gören korteks (kabuk) dediğimiz bölümünde sinir hücreleri yer alır. Beyin gelişimi sırasında, başka sinirler ile iletişim kurmak için bu sinirler dallanmalar yapar. Bu dallanmaların otizmli çocuklarda çok fazla olduğu görülmüştür. Uyaranlar ile beraber bu dallanmalar artar ama dıştan gelen uyaranları beynimiz bir süzgeçten geçirir. Özellikle aşırı uyaranlar süzülür. Bunu şuna benzetebiliriz… Bir caddede yürüyoruz, etrafımızda bir sürü ses var. Satıcılar, arabalar, kornalar, egzozlar…  Bu seslerin arasında siz yanınızdaki arkadaşınız ile konuşmak istiyorsunuz. Beyniniz bu dıştan gelen, istenmeyen sesleri bir süzgeçten geçirir ve onları baskılar. Dikkati arkadaşınızın konuşmasına vererek anlamaya çalışır. Bu beynin bir fonksiyonudur. Otizmlilerde bu mümkün olmuyor. İşlevsel bir bozukluk söz konusu.

Özel eğitim istenmeyen hareketleri söndürmek ve yapmasını istediğimiz şeyleri de yükseltmek amacına dayanır. Temel ilkesi budur. Bu da beyindeki gereksiz olan sinapsların (dallanma ve bağlantı noktaları) budanmasına yardımcı olur. Normalde bizim beynimiz bu aşırı uyaranları ortadan kaldıracak şekilde gelişir. Gerekli olan bir sinaps sayısı ile devam ederiz. Ama otizmlilerde bu sinaps sayısı gereğinden çok fazla olduğu için dıştan gelen uyaranlar aşırı algılamakta ve aşırı tepkiler verebilmektedirler.

İlaç yazma kararını nasıl veriyorsunuz?

Otizmi tedavi eden bir ilaç yok. Ama otizmli çocuklarda bazı problemler ve eksiklikler görülebiliyor. Otizmli çocuklarla yapılan araştırmalarda; B 12, çinko, D vitamini eksikleri saptanmıştır. Ama bunlara bakılmadan multivitamin verelim şeklinde bir yaklaşımımız yok. Eğer bahsettiğim konularda minerallerin veya vitaminlerin eksiklikleri söz konusu ise tamamlamak gerekir. Çünkü otizmli çocuklarda bunun sebebi olarak yeme reddi, tek taraflı beslenme de söz konusu olabiliyor. Aynı sebepten özellikle bağırsak sorunları çok sık karşımıza çıkabiliyor, onun için de probiyotikler önerilebilir. Biz otizmlilere otizmi tedavi etmek için bir ilaç vermiyoruz eksikliklerini tamamlamak için destekleyici bazı ilaçlar veriyoruz.

Bunun dışında hiperaktivite, öfke kontrol bozukluğu, dikkat eksikliği söz konusu ise bu durumlarda ilaç verilmesini tavsiye edebiliyoruz. Bunlar dışında ilaç çok tavsiye etmiyoruz.

Bazen ailelerimizden şöyle şeyler duyuyoruz “okulda çok dalgındı doktorun verdiği sabah ilacını akşama aldım,”. Verilen ilaçların saatini değiştirmenin nasıl riskleri var?

İlaçlar saatinde uygulanmadır. Her ilacın yarılanma ve etki etme süresi vardır.  Burada çok önemli iki nokta var. Birincisi ilaçlar uygun saatte verilmez ise etki etmez. İkincisi hastalık tekrarlar ve aktivite ortaya çıkar. Epilepsi ilaçlarında uyutmak ya da uyuşturmak gibi bir etki söz konusu değildir. Dolayısıyla epilepsi ilaçlarını 12 saat arayla vermek zorunludur. On iki saat aralık olduktan sonra biz alınacağı saati serbest bırakıyoruz. Eğer ilaç saatinde verilmez ise havale geçirme riski artar.

Aynı şekilde dikkat eksikliği ve hiperaktivite durumlarında da ilaç saatinde verilmez ise aktivitesi bozulacaktır ve davranış bozuklukları görülecektir. O yüzden saatinde vermek uygundur.

Doktora danışmadan ilacı ani kesmenin nasıl riskleri var?

İlaçların hepsi ani kesilmede hastalığın daha şiddetli ortaya çıkmasına yol açabilir. O yüzden doktor kontrolünde kesilmesini tavsiye ediyoruz.

Bazı psikiyatrik ilaçların epilepsiyi tetiklediğinden şüpheleniliyor. Doğru mu?

Doğrudur. Özellikle bazı grup ilaçlar epilepsi eşiğini düşürür. Epilepsiyi tetikleyebilir. Diğer yandan hem hiperaktivite hem de epilepsi aynı hastada zaten olabilir.

Epilepsisi olan bir otizmlide davranış sorunları çok ciddi seviyede ise bizim bunları kontrollü bir şekilde çok düşük seviyelerde kullandığımız oluyor. Bunu psikiyatri doktoru ile koordine ederek yapabiliyoruz. Öbür türlü epilepsi ilaçları etkisiz kalabiliyor.

3 yaşta alınan eğitim ile 6 yaşında alınan özel eğitimin arasında beyin gelişimi açısından nasıl bir farkı oluyor?

İnsan beyni zaman içerisinde olgunlaşarak ilerler. Hayvan beyninden biraz farklıdır. Örneğin bir geyik annesinden doğar doğmaz, motor hareketlerini kazanır. Kalkar, yürür otlar ve annesi ile dolaşmaya başlar. İnsan yavrusu böyle değildir. Önce bir olgunlaşma dönemi geçirir, dışarıdan aldığı doğru uyaranlarla kendini geliştirir. Bu gelişme belli bir zaman sonra tamamlanır.

Anne karnında son iki ayda gelişmeye başlar ve gelişim ergenlik dönemine kadar devam eder. Beyin gelişiminin erken evrelerinde özel eğitim vermek her zaman daha faydalıdır. Çünkü beyin gelişimini ne kadar erken dönemde yönlendirilebilirsek o kadar iyi sonuçlar alırız. Beyin yapısı oturduktan sonra onu değiştirmek pek mümkün olmuyor.

Son olarak, ailelerimize ne söylemek istersiniz?

Otizmden korkmamak lazım. Günümüzde otizmde farkındalık giderek artmaktadır ve farkındalık arttıkça da tedavi yaklaşımları gelişmektedir. Şu anda otizmin sebepleri konusunda çok net bilgimiz yok ama özel eğitim elimizdeki en önemli tedavi argümanıdır. Dolayısıyla da erken teşhis, erken yol almak her zaman iyi sonuçlar doğurur. O nedenle hep beraber farkındalığı arttırmak için çalışmamız lazım.