AMERİKA’DA ÖZEL EĞİTİM

ABD’de BCBA olmak üzere akademik çalışmalarına devam eden Selda ILIKÇAY BIÇAKÇI, aynı zamanda Amerika’da bir  özel eğitim sınıfında ABA terapisti olarak çalışıyor. Amerika’da özel eğitimde gördüğü uygulamaları dergimiz için yazdı.

Her çocuğun en doğal hakkıdır, eşit eğitim almak ve okul içindeki bütün olanaklardan faydalanmak. Arkadaş baskısı ya da öğretmenlerin kötü bakışlarından uzak eğitim görebilmek. Üzerlerine yapışıp kalan “özel öğrenci, engelli” gibi sıfatlardan bağımsız eğitim alabilmek…

İnsanlar bazen bakışların ya da söylenen sözlerin özel gereksinimli çocuklar tarafından anlaşılmadığını düşünüyor. Ama bilmiyorlar ki, asıl anlaşılmayan kendileri ve tavırları. Özel eğitimle ilgili ülkemizde çözülmesi gereken önemli problemlerimizin olduğunun farkındayım. Özellikle sosyal medya kullanımının hayatın çok fazla içinde olmasından dolayı yaşanan problemler artık kapalı kapılar arkasında kalmıyor. Aileler beklentilerini açıkça belirtiyor ve çözüm aramaya başlıyor.

Sosyal sorumluluk projeleri, dernekler sorunların çözülmesi için çok gayretli. Bu problemleri yaşayan aileler ve çocuklar için eksiklikleri fark etmek, neler yapılabilir arayışında olmak bile bir başlangıç. Hiç kimse çocukların özgürce eğitim alma, arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirme gibi haklarını elinden almamalı. Bunun için eğitim sistemi, öğretmenler, kurumlar, sosyal topluluklar, aileler birlikte hareket etmeli. Çünkü ancak el ele verildiğinde üstesinden gelinebilecek bir durum.

Özel eğitim, farklı şekillerde ve farklı ortamlarda sağlanabilen bir dizi hizmeti ifade ediyor. Özel eğitimde “herkese uyan tek yöntem” yaklaşımı yoktur. Öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanır. Çocukların öğrenmesine yardımcı olmaya odaklanır. Ancak bu, çocukları tüm gün boyunca öze bir sınıfa yerleştirmek anlamına gelmez. Birçok ülkede olduğu gibi ebeveynlerden hiçbir ücret talep etmeden yapılması gerekir.

Amerika eğitim sisteminde, özel eğitime katılan her çocuk kendisi için tasarlanmış bir eğitim alıyor. Okul sisteminde testleri yapılıyor ve gözlemleniyor. Bunun için ailenin özel bir çaba göstermesine ihtiyaç yok. Çünkü birçok aile çocuklarına teşhis bile aldırmıyor. Sadece okulun özel eğitim servisi farklılıkları belirleyip gerekli işlemleri başlatıyor. Çocuğun okuldaki diğer çocukların öğrendiği bilgi ve becerileri öğrenmesine yardımcı olmak için, özel ilgi gereken öğrencilere ihtiyaç duydukları yardımı sağlamak devlet okullarının yükümlülüğüdür, ancak ebeveynlerin bu eğitime dahil olması ve çocukları için savunma yapması da önemlidir.

Özellikle ABA biliminin spesifik olarak otizmli ve diğer davranış problemi olan çocuklarla çalışılmasından ve bu çalışma sonucu ortaya çıkan olumlu gelişmelerden sonra Amerika’da devlet okullarında da ABA ve özel eğitim birlikte uygulanıyor.

Şu anda çalıştığım sınıfta, özel eğitime ihtiyaç duyan yedi öğrenciyle birlikte çalışıyoruz. Yedi öğrenci için aynı sınıfta yedi ABA ve bir özel eğitim öğretmeni mevcut. Yani her çocuğun bire bir ABA alma imkanı var. Ayrıca bu çocukların gün içinde aldığı ergoterapi, fizik tedavi, dil terapistleri, hemşiresi, beden eğitimi öğretmeni de bulunuyor. ABA dışındaki diğer destek ekipleri genellikle okullar arasında geziyorlar. Programa göre okulları ziyaret edip terapilerini uyguluyorlar.

Aslında her şey o kadar basit ki. Şu an Türkiye’deki “Gölge ablalık” gibi ihtiyaçları devlet karşılasa çok iyi olmaz mıydı? Şu an online sertifika programlarıyla ABA alanında çalışmak isteyen bir çok genç görüyorum. Asgari ücret karşılığında okul ortamlarındaki özel eğitim sınıflarında çalışabilirler çok rahatlıkla. Böylece devlet okul sisteminde özel ihtiyacı olan çocukların eğitim alabileceği önemli bir adım atılmış olur. Bu konu çok önemli. Tek bir kişinin ya da bir kaç kişinin özel eğitim sınıfında kontrol sağlaması çok zor. Çünkü genel bir eğitim değil, her çocuğun farklı yetenekleri için çalışılması gerekiyor. Yani bir çocuğun temel ihtiyaçları belirlenip bu konuda eğitimine başladıktan sonra kademeli olarak ihtiyaçlarını genişletiyoruz.

Sınıfı Hazırlama…

Mesela iç içe iki sınıf düşünelim… Sınıfın birinde o çocuğa öğrettiklerimiz daha ziyade sosyal aktiviteler olsun. Masaya oturmayı öğrenmesi, kalem-kağıt tutabilmesi, basit puzzle yapmak, eşleştirme kartları üzerinde çalışması, aynı ya da benzer nesneleri algılayıp eşleştirmesi gibi uzayıp giden beceriler çalışsın. Bu sınıfı hazırlarken kullandığımız malzemeler maddi olarak hiç yükü olmayan çok basit gereçler. Yani evde kullanılan mandal, boya kalemi, kağıtlar, gazete parçaları, resim görselleri gibi basit malzemelerle oluşturulmuş yüzlerce aktiviteyle çalışıyoruz. Amacımız öğrencinin gördüğü ya da görebileceği her nesneye alışması, tanımlanabilmesi. Şimdi diğer sınıfa geçtiğimizde biraz daha zorlu bir aşama gercekleşiyor. Çünkü her çocuk için oluşturulan eğitim planına uygun farklı bir hazırlık yapıyoruz. Ama bu hazırlıkta bir sınıf için bir günde yapılabilecek yine maddi olarak yükü olmayan malzemeler olsun. Her çocuğun kendisine hazırlanmış kart sistemi kullanıyoruz. Bu kartlarda birçok soru şekli mevcut: Adı, soyadı, yaşadığı yer, anne-baba-kardeş adı, rakamları saymak, harfleri bilmek, görsel resimlerde ne yapıldığının söylenmesi, nesne tanımak ve eşleştirmek’ gibi uzayan bir liste.

Bunlarla çalışırken çocuğun her günkü davranışlarını kendisi için hazırlanmış tablolara kaydediyoruz. Böylece gelişiminin neresindeyiz, neye ihtiyacımız var gibi soruların cevaplarını kolay buluyoruz. Şu an bu işlemler Türkiye’de özel eğitim merkezlerinde yapılıyor. Ama devlet sisteminde de neden uygulanmasın? Eminim ailelerle okullar ile beraber çalıştığında çok daha donanımlı özel eğitim sınıfları ortaya çıkacaktır.  İş yükü fazlaymış gibi göründüğünün farkındayım. Ancak ben özel gereksinimli çocuklara ilgi gösterildiğinde gerçekleştirdikleri mucizelere her gün tanık oluyorum.

Yukarıda bahsettiğim bütün yöntemler konuşabilen ama farklı problemleri olan çocuklar içindi. Tabii, bu durumun bir de konuşamayanlar bölümü var. Yine aynı sınıfta eğitim veriyoruz. Sadece farklı materyaller kullanıyoruz. Birçok çocuğun kendisi için programlanmış tabletleri var, bazılarının da yine aynı şekilde oluşturulmuş dosya şeklinde olan iletişim cihazı var. Çocuğun kullanım kolaylığına göre hazırlanıyor. Çocuklar seslerini çıkaramasalar da tabletlerindeki ya da dosyalarındaki görsellerle iletişim kuruyorlar. Peki, bunları nasıl hazırlanır diye sorabilirsiniz. İnanın çok kolay yöntemler. Sadece ihtiyacınız olan bir laminator makinesi ve yapışkan madde, yazıcı. Bir kaç saat sürmeden bütün öğrenciler için dosyalar hazırlayabilirsiniz. En çok kullandıkları nesneleri (bardak, biberon, ısırmak için silikon araçlar vb), tuvalet resmi, kullandığınız takviyenin resmi (şeker olabilir, tablet, video izleme, yalnız kalmak), bahçede oyun oynamak, yemek-su resmi gibi uzayan bir liste. Çocuk öğretmenin yanına geldiğinde ya kartı eline veriyor ya da dosyanın üst tarafına yapıştırıyor. Böylece artık ne istediğini biliyoruz. Bunu öğrenmesi başta zaman alıyor. Bu durumu öğrenene kadar biz ona ne söylemek istersek kendi cümlemizi kuruyoruz ama odaklanmak istediğimiz kartı işaret edip ya eline veriyoruz ya da üste koyuyoruz. Zamanla gelişen bu yöntemi kullanmak özellikle konuşamayan öğrenciler için çok kolaylık sağlıyor.

Ebeveynlerin okulla ilişkisi de, çocuğun eğitiminde muazzam farklar yaratabilir. Ancak unutulmamalı ki, bu ilişki uzmanların işine karışmaktan daha çok nasıl yardımcı olabilirim sınırında gezen bir etkileşim olmalıdır. Çünkü uzmanlar bu eğitimi aldıkları için özel eğitim sınıflarını yönetebiliyorlar.

Katılımınızın etkili olabilmesi için haklarınız ve özel eğitim süreci hakkında bilgi sahibi olmanız gerekmektedir. Neler yapabiliriz sorusunu kendi içinizde değil, bütün şartlarınızı zorlayarak bulmalısınız. Çünkü bahsettiğim bütün ilk aşama  yöntemleri okul ortamında olduğu kadar evlerde de uygulanıyor. Yani okuldan alınan eğitimle evde de benzer hareket ederseniz daha bağımsız çocuklar yetiştirebilirsiniz.

Daha bağımsız yarınlar için, hep birlikte hareket edebilmek umuduyla…