TEKİN TOKLUCU İLE HAYATA DAİR

Tekin Toklucu… Spor adamı, şair ve televizyon programcısı. Daha pek çok özelliği ve yeteneği ile çok yönlü bir insan. Bengü Türk TV’de yayınlanan Hayata Dair programının yapımcısı ve sunucusu Toklucu hakkında bilinmeyenleri ÖÇED için anlattı.

Sizi televizyondaki sosyal sorumluluğa ağırlık veren yayınlarınızla tanıyoruz. Peki asıl Tekin Toklucu kimdir? Bize biraz kendinizi anlatabilir misiniz?

Ordu Mesudiye Bayraklı Köyü doğumluyum. 8 yaşıma kadar hep köyde yaşadım. Daha sonra babam “Ben çocuklarımı İstanbul’da büyütmek istiyorum,” diyor. Dedemle büyük bir mücadelenin sonucunda İstanbul’a geliyoruz. İşin en ilginç tarafı hiç unutmuyorum, köyde ilkokula bir yıl tahta bir bavul ile gitmiştim. Daha sonra İstanbul’da yine birinci sınıftan başladım. O nasıl oldu onu da bilemiyorum. Yetersiz miydim de birden başladım ya da babam mı tekrar bire yazdırdı? Ama her şeyden öte bir tahta sandık okul çantamı saklamayı çok arzu ederdim.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

8 yaşında İstanbul’a geldim ama fakir bir ailenin çocuğu olarak hep çalıştım. Ben pazarlarda işportacılık yaptım, çay bardağı su bardağı falan satardım. Babama yardım ediyordum. Babam da Bozkurt Mensucat’ta vardiyalı çalışan biriydi. Sabahleyin tezgahımızı o götürüyordu. Ben de sabahçı olduğum zaman öğlen okuldan çıkar, tezgahın başına geçerdim. Okuduğumuz okulun önünde tezgahım vardı. Orada çekilmiş bir fotoğrafım vardır, baktıkça hala çok duygulanırım. Sonra babam bir iş kazası geçirdi. Kolunu makineye kaptırdı. Çok şükür kolu kopmadı ama paramparça olmuştu ve aylarca hastanede yatmak zorunda kaldı. O dönem benim sorumluluklarım da çok daha arttı. Aynı zamanda lise futbol takımında oynuyordum ve o sene lise 1’de sınıfta kaldım. Babam “Galiba okumayacaksın sen. Bir işe gir. Bu sene okula kaydını yaptırmayacağım,” dedi fakat ben okuyacağımı bildiğim için gittim okulun hademesini kendime veli yaparak okula devam ettim. (Gözleri doluyor)

Sonra hayat size nasıl bir yön çizdi?

Şimdi üç kız babasıyım. Torunu olan bir dedeyim. Lise mezunuyum. Üniversiteyi terk etmiştim, devam edemedim o zamanlar. Terör olayları vardı. Askerden geldiğimde 25 yaşındaydım ve o zamana kadar profesyonel futbolcuydum. Askerden dönünce 25 yaşından sonra bu iş bana ekmek kazandırmaz diyerek iş hayatına atıldım. O zamanlar 40’lı yaşlara uzanan bir futbol yaşantısı da yoktu. 28’e geldiğin zaman bir futbolcu miadı dolmuş oluyordu. İş hayatına atılacağım dedim.

ANLAŞILMAYAN MESUDİYELİ…

Memleketiniz Mesudiye sizin için ne ifade ediyor?

Memleketime sevdamı, ancak ben öldüğüm zaman bitecek bir yaşam biçimi diye adlandırabilirim. Şöyle ki, biz Mesudiyeliler bölgesine ve doğduğu topraklara çok düşkün bir toplumuz. Son yıllarda bu biraz zayıflasa da, maratonumuz 80’li yıllarda başladı. Hatırlar mısınız, Bulgaristan’dan göçmenler gelmişti ve Türkiye’de yerleştirilmesi gereken bölgeler belirleniyordu. Biz de Mesudiyeliler olarak bir komisyon kurmuştuk. Ankara’ya gittik. Göçmen vatandaşlarımızın bir kısmına Mesudiye’de toprak vereceğiz, işlesinler çalışsınlar dedik. Komisyondan olumlu cevap aldıktan sonra Ankara’dan göçmen vatandaşlarımıza bir davet gönderdik. Fakat kimse gelmedi.

Niye gelmedi?

Mesudiye kırsal bir bölge biliyorsunuz. Bursa, İstanbul veya Ankara gibi yerler dururken kırsal kesimi tercih etmediler.

Bu sizin ilk sosyal sorumluluk çalışmanız mıydı?

Evet. Ama farklı alanlarda çalışmalarıma devam ettim. Ben şunu biliyorum, insan yaşadığı her an yeni bir şey öğreniyor. Bunlar hayatımızda hep bir tecrübe. Mesudiyeli olarak o çalışma bizim için ilk STK çalışması olsa da başka şeyler yaptık. Mesudiyelilerin şöyle de bir özelliği var: Türkiye’de köyler arası futbol turnuvasını ilk düzenleyen ilçe İstanbul’da.

Nasıl bir turnuvaydı bu?

İnsanlar kilometrelerce öteden İstanbul’a göç etmişler ve her köyün bir futbol takımı oluşmuş. Paşabahçe’de yıllarca devam etti bu ve ben de bunun önce futbolcusuydum daha sonra yöneticisi oldum. Daha da sonra komisyon başkanı.34 Köy futbol takımının bir araya geldiği bir organizasyonun başında da vardım. Bu Turnuva yıllarca devam etti 2000’li yıllardan sonra bir şekilde bitti. Mesudiye için de spor etkinlikleri düzenlemişsiniz. Biraz da Ordu/Mesudiye yarı maratonundan bahseder misiniz? Kurultayların öteden beri sadece toplantıdan ibaret olmasına karşıydım.2016 yılında Ülkemizin hemen her yerinde organize edilen, bir etkinlik tasarladım ve Kurultay İzleme Komisyonumuza ilettim. Onlar da projeden çok mutlu oldular. Ve geleneksel olması kararını da aldılar. Mesudiye Belediyesi başta olmak üzere tüm STK’ların olduğu komisyona başkanlık etmem istendi ve ilkini 2016 yılında 128 master maratoncu katılımı ile gerçekleştirdik.İkincisini 2017 yılında 413 maratoncu ile gerçekleştirdik.Lakin devamı ertelendi.Belediye Başkanımız hayali bir gerekçe öne sürdü. Heyet ve halk da ses çıkarmayınca…Şu an boşta bir etkinlik olarak duruyor..

Bilmeyenler için Mesudiye’nin ne gibi farklı özellikleri var?

Mesela Mesudiye’de sosyal, kültürel, ekonomik, tarımsal ve vb. sorunlarının tartışıldığı, her bireyin kürsüden duygu ve düşüncelerini dile getirebildiği, doğrudan demokrasi altında ilçe kurultayını düzenleyen ilk ilçe biziz. Bu sene 29.’su yapıldı ve aralıksız 30. yıla girdi. Bu demokrasi yürüyüşünün kazanımları var bizim cemiyette. Örneğin 60’a yakın kazanımı olmuş Mesudiye’nin. Eğitimde aşama kaydetmiş. kırsal turizm, hayvancılıkta şu an atak yapıyor. Tarımla ilgili gelişme kaydetmiş ve asıl amaç, göçü durdurmakla birlikte ilçeye geri dönüşü sağlayacak cazibe alanları yaratmak önceliklerimiz.

Sizin sosyal sorumluluk yönünüzü biçimlendirmede Mesudiye’nin büyük önemi var o zaman…

Kesinlikle var. Çocukluğumda İstanbul’a geldim ama her sene yaz tatillerini köyümde geçirirdim. Sosyal sorumluluk projelerine başladığımda, saçlarım uzundu. Hiç unutmadığım bir anımı anlatacağım size… Sarı bir blazer ceket giymiştim, beyaz gömlek, sarı lacivert yeşil renkli kravat ve de lacivert bir pantolonla Mesudiye’ye gittiğimde insanlar bana uzaydan gelmişim gibi bakıyorlardı. Belki de Mesudiye’de uzun saçlı erkek olarak ben ilktim. Kürsüye çıkıp konuşma yaptığımda beni dikkatle dinliyorlardı. En çok dikkatimi çeken şey ne oldu biliyor musunuz? Ben konuşma yaparken salondan çıt çıkmıyordu. Bu çok hoşuma gitti. Demek ki, ben topluma hitap etmeye başlamışım, diye düşündüm.

Yeteneklerimin farkındaydım ve bunu kullanmak için sürekli alanlar arıyordum. Paşabahçe’de sporun içinden geldiğim ve turnuvalarda mücadele ettiğim için insanlar beni sporcu yanımla tanıyordu. Hemşehrilerim sporcu yanımı bildiklerinden Beykoz’da o dönem bana Karagözsırtı Spor Kulübü’nün başkanlığını teklif etme teveccühünü gösterdiler. İki gün düşündüm bu teklifi ve kabul ettim. Sonra onların isteği doğrultusunda ilk genel kurulda takımımızın adını Karagözsırtı Mesudiye Spor Kulübü olarak değiştirdik.

Takımınız başarılı mıydı?

Şöyle söyleyeyim… Hatırlar mısınız, Fatih Terim’in o sıralar Galatasaray’da yaşadığı 3 yıl üst üste UEFA şampiyonlukları vardı. Ben de kendi takımınızı onunla özdeşleştirmiştim. Mesudiye Spor, benim yönetim kurulu başkanı olduğum 3 yılımızda üst üst’e 2 yıl namağlup şampiyon olup 3. lige çıkma yolunda elemeler oynama hakkını hakkını elde etti. Türbinlerde en az 3000 seyirciye oynayan bir amatör takımdık. Bunları yaparken sürekli topluma örnek olmak ve spora katkı koymak ve de mevcut STK’larımıza yardımcı olma anlayışı ile yaptım. Herhangi bir maddi, manevi ve siyasi beklentim olmadı.

Otizm konusundaki hassasiyetinize gelirsek… Televizyon programınızda otizmi nasıl işlediğinizden biraz bahseder misiniz?

TV’de Moderatörlüğünü yaptığım +40 Futbol programıma bir konuk geldi.Otizmli bireyler için spor salonu açmış. Onunla ilgili çalışmalarından ve otizmli bireylere faydalarından bahsetti. İlgimi çekmişti. Program sonu, bununla ilgili daha çok konuşmak ve farkındalık yaratmak gerekir dedim. Kendisinin desteği ile 8 program yaptık. Programımızın adını önce “Otizm ve Farkındalık” olarak koymuştuk. Fakat sadece otizmle alakalı konuşmalar çerçevesinde kalmadığından eğitim, sağlık, beslenme ve sporu içine alan bir program olsun ve adı da “Hayata Dair” olsun dedik. Programın akışında eğitim de var. Eğitim benim için olmazsa olmaz. Bunu üç kız babası olarak, üçünün de üniversitede okumalarına önayak olmuş bir baba olarak söylüyorum. Türkiye’de her bireyin eğitiminin tam teşekküllü olmasından yanayım. İnsanlığın kurtuluşu eğitimden geçiyor.

Bazen otizmli bireyler örgün eğitimde dışlanabiliyor. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Maalesef bu toplumun kanayan yarası ve devletin duruma el atarak bunun önüne geçmesi gerekiyor. Otizmli çocuk sahibi bireylerin de çok dirayetli olması gerekiyor. Bizim de bu te- “Gerçek sporcu oyun- da amatör ruh, zihinde profesyonel olandır.” Televizyon programlarını yaparak, bu konuları işleyerek onlara cesaret vermemiz gerekiyor. Ben her programında söylüyorum sıkılmayın, geride kalmayın, ileriye düşmeyin, ön plana çıkın. Bir gün gelecek çocuğunuz eğitimle yüzde yüz normal gelişimli çocuk olmasa bile en asgari vaziyette tepkilerine ve davranışlarına gem vuracak. Normal bir birey gibi yaşamaya başlayabilecektir, diyorum.

KENDİ AĞZINDAN TEKİN TOKLUCU…

90’lı yıllardan bu yana, öncelikle Ordu/Mesudiye Sesi Gazetesi ve daha sonra kuruluşundan bu yana Beykoz Doğuş Haber gazetesinde köşe yazıları yazmaktayım. Sanata çok değer veren biri olarak bir dönem TSM koro çalışmalarına katılmakla birlikte, solo şarkı söylemişliğim de var. Futbolun hemen her kademesinde yer almış biri olarak önce İhsan Mermerci Lisesi sonra Zeytinburnu Spor, Feriköy ve kısa süre Antalya Spor’da forma giydim. Yedikule Spor Kulübü’nde bir yıl menajer, Feriköy yıldız takımında antrenör olarak görevler aldım. Mesudiye Spor Kulübü başkanlığım döneminde Amatör Futbol Federasyonu yönetim kurulunda yedek üyelik yaptım. Hiç beceremediğim siyasete 98 yılında Beykoz’da Anavatan Partisi’nden il genel meclisi üyeliği, 2012 yılında Kadıköy’de Ak Parti İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği ve Meclis Üyeliği adaylıklarım oldu. İlginç bir hayatım olduğunu düşünüyorum ve geride bir eser bırakma düşüncesi ile yaşadıklarımı kaleme almaya karar verdim. Duygusal yanım olduğu gerçek. Özellikle tweeter’da paylaştığım “Deyimlerim” olduğu gibi şarkı sözleri ve bazılarını Beykoz’da Şiir Akşamları gecesinde seslendirdiğim şiirlerim var. Bizlerden sadece ilgi ve sevgi bekleyen otizmli bireyler için çalışmak hayatımın en güzel projelerinden biri. Ticari hayatında patronluk yerine ağabeyliği tercih etmenin acılarını yaşayan biriyim. Hayatım boyunca, proje üretmeye çalıştım. Ürettiğim tüm projeleri uygulamaya koymak en büyük ödülüm. Hedefim, otizm ile ilgili çalışmalarımızın sonuç almasını görmek. Başta devlet yöneticileri, kurum ve kuruluşların, özel firmaların desteğini hissederek, bu konuda muzdarip halkımızın yüzünün güldüğünü görmek olacaktır  olarak bir dönem TSM koro çalışmalarına katılmakla birlikte, solo şarkı söylemişliğim de var. Futbolun hemen her kademesinde yer almış biri olarak önce İhsan Mermerci Lisesi sonra Zeytinburnu Spor, Feriköy ve kısa süre Antalya Spor’da forma giydim. Yedikule Spor Kulübü’nde bir yıl menajer, Feriköy yıldız takımında antrenör olarak görevler aldım. Mesudiye Spor Kulübü başkanlığım döneminde Amatör Futbol Federasyonu yönetim kurulunda yedek üyelik yaptım. Hiç beceremediğim siyasete 98 yılında Beykoz’da Anavatan Partisi’nden il genel meclisi üyeliği, 2012 yılında Kadıköy’de Ak Parti İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği ve Meclis Üyeliği adaylıklarım oldu. İlginç bir hayatım olduğunu düşünüyorum ve geride bir eser bırakma düşüncesi ile yaşadıklarımı kaleme almaya karar verdim. Duygusal yanım olduğu gerçek. Özellikle tweeter’da paylaştığım “Deyimlerim” olduğu gibi şarkı sözleri ve bazılarını Beykoz’da Şiir Akşamları gecesinde seslendirdiğim şiirlerim var. Bizlerden sadece ilgi ve sevgi bekleyen otizmli bireyler için çalışmak hayatımın en güzel projelerinden biri. Ticari hayatında patronluk yerine ağabeyliği tercih etmenin acılarını yaşayan biriyim. Hayatım boyunca, proje üretmeye çalıştım. Ürettiğim tüm projeleri uygulamaya koymak en büyük ödülüm. Hedefim, otizm ile ilgili çalışmalarımızın sonuç almasını görmek. Başta devlet yöneticileri, kurum ve kuruluşların, özel firmaların desteğini hissederek, bu konuda muzdarip halkımızın yüzünün güldüğünü görmek olacaktır.