Sırlardan “Günışığı”na Geçiş: Büyük Yapboz

Orijinal adı “Daglicht” olan Hollanda yapımı filmin yönetmeni, yaşamını Yunanistan ve Amerika arasında geçiren Diederik Van Rooijen. Prof. Dr. Hayriyem Zeynep Altan yazdı.  [email protected]

2013 yılında seyircisiyle buluşan “Günışığı” filmiyle ilgili derin bir inceleme yazısına rastlamak pek mümkün değil. Zira filmin bir Hollanda yapımı olması, yorumların çoğunlukla “Dutch” dilinde yapılması anlamına geliyor. İngilizce olan sinema içerikli sitelerde de filmin çoğunlukla “otizme farklı bir bakış” nitelemesiyle daha çok pazarlama amaçlı içeriklerle tanımlandığı görülüyor. Günışığı gerek biçimiyle gerekse de kurduğu atmosferle bir polisiye hikâye aslında. Yani bir gerilim anlatısı. Bu bağlamda bu filmi otizmi odağına almış, otizm kavramını bir mücadele alanı olarak işleyen filmlerden ayırmak gerekir. Başka biçimde ifade edersem, bugüne kadar bu sayfa altında sizlerle buluşturduğum otizm hikâyelerine bu filmle ancak mütevazı bir katkı yapılabileceğini söylüyorum. Yine de bu katkı için çaba göstermeye değer. Farklı bir kültürün gözüyle otizm olgusuna bakıp yeni neler görebiliriz? “Günışığı” Marion Pauw’un çok satan romanından bir uyarlama. Senaryo Philip Delmaar’a ait. Mitzi Waltz “Fearful Reflections / Representations of Disability in Postwar Dutch Cinema (19732011) adlı çalışmasında Hollanda’nın savaş sonrası sinemasına bakarken, engelli insanlara bakışla ilgili potansiyel karşı anlatı öğeleri barındıran filmlere vurgu yapıyor ve Amerikan filmlerinin tehdidi altındaki Hollanda sinemasının özgünlüğüne dair ipuçlarını yakalamaya çalışıyor. (Waltz, 2016: 93) Günışığı’nı bu noktada ana akım sinemanın dışına yerleştirmek mümkün mü? Bu, cevaplanması zor bir soru. Ancak Waltz’ın bakış açısı, otizmin bir “engellilik hâli” olarak da kavramsallaştırılabileceği savını ortaya koyuyor. Filme bu perspektifle baktığımızda, anlatının içindeki iki otizmli karakter, Aron ve Ray’in sosyal statülerine ve kimliklerine dair farklı şeyler söylenebilir: Onlar hem özel yetenekleri olan kişiler, hem de bu yeteneklerin genel toplumsal önyargılar içinde örtükleşmesiyle, sansürlenmesiyle ötekileştirilen bireylerdir.

Film, bir yüzme havuzundaki çocuk görüntüleriyle açılır. Anlatının kahramanı Avukat Iris telefonda bir görüşme yapmaktadır. Havuzda yüzen oğlu Aron’u gözlemeyi unutmuş gibidir. Çocukların çığlıklarından, taşkın neşelerinden örülü tuhaf bir gerilim yansır izleyiciye. Aron hayallere dalmış gibi havuzun dibinde asılı durur, yukarı çıkmak için bir çaba harcamaz. Derken bir adam kıyafetleriyle dalıp küçük çocuğu havuzdan çıkarır. Filmin yazıları bu sahneden hemen sonra görünür. Fonda bir piyano parçası çalmaktadır. Ancak geriden de karmaşık ve yankılı sesler gelir. Bir süre sonra bu sesler müziğin önüne geçer: “King Kong, Hannibal, Maria, Peanut, François, Chili, Satürn, Raisin, Margje.” Kulaklarını sıkıca kapamış bir adamı sırtından görürüz. Bu görüntünün ardından kadraja filmin adı girer: Günışığı (02.48). Bu iki imge; Iris’in oğlu Aron’un su altında ölü gibi kalmayı tercih etmesi ve eril bir müdahaleyle su yüzüne çıkartılması ile gizemli bir adamın kulaklarını tıkayarak bize anlamsız gelen adları durmadan sayması, filmdeki gizem düğümüne ustalıkla işaret eder. Elbette bunu ancak filmin tamamını izledikten ve yeniden filme dönüp baktıktan sonra algılarız. Yönetmen, otizmle ilgili bir film yapmamıştır. Filmin kurgusunu otizmli iki bireyin yetenekleri üzerine inşa ederek, odağa da sarmal biçiminde genişleyen bir sır koyarak otizmi ikincil bir motif olarak işlemiştir.

Şimdi hikâyeye bakalım: Avukat Iris oğluyla birlikte yaşayan yalnız bir kadındır. Iris’in annesi mesafeli, soğuk, ketum bir kadındır. İletişimlerinde empati yoktur. Oysa, Iris ile oğlunun ilişkileri sevgi ve sıcaklık doludur. Iris, otizmli oğlunun hassasiyetlerine uyumludur. Onu her daim sakinleştirmeyi ve onunla iletişim halinde kalmayı başarır. Iris’in “Benschop” adlı dev bir şirketin sahibinden bir dava almasıyla anlatının ilk sır perdesine yaklaşılır. Bu şirketin sahibi Marthe Benschop, oğlu Peter’in bir çocuk pornosu olayına karışmasından son derece rahatsızdır. 17 yaşındaki bir kızla cinsel ilişkiye girmiş ve bu ilişki bir porno kaydına dönüştürülmüştür. Iris’in görevi bu sorunu bu şirket sahibi lehine çözmektir. Bu sırada Aron okulda sorun çıkartır. Anlatının bu bölümü, normal bir okulda okuyan her otizmli çocuğun olası toplumsal profiliyle aynıdır. Pek çok anlatıda olduğu gibi, burada da

“uyum” kavramı öne çıkar. Aron bir arkadaşını itmiştir. Öğretmen, Iris’e şikayette bulunur. Yönetmen tam bu noktada toplumun otizmli çocuğa bakışını temsil eder: Aron okulun merdiven parmaklıklarına sarılarak ve yüzünü iki parmaklığın arasına sıkıştırarak tuhaf bir imge sunar izleyiciye. Sanki bir hapishane parmaklığının gerisinden bakıyordur dünyaya. Bu haliyle “suçlu” gibi görünür. Ya da “tutuklu”. Bu sahneyi çok anlamlı olarak değerlendirebiliriz: Toplum farklı olanı suçlamakta bir sakınca görmez. Ve suçlanan kişi toplumun genel yargıları içine hapsedilir, orada etiketlenir, damgalanır. Iris’in öğretmene yanıtı şöyledir: “Çocuğumu bu şekilde etiketlemek istemiyorum,”. Aron okuldan bir haftalık uzaklaştırma cezası almıştır. Iris, bu süre zarfında Aron’a anneannesinin bakmasını ister. Ancak Büyükanne Ageeth Boelens’in yanıtı nettir: “Bütün yıl ona baktım. Bu hafta olmaz,”. Ageeth her yılın bir haftası gizemli bir tatile çıkmaktadır. Büyükanne tatile gider. Anne ve oğul büyükannenin evinde kalmaya başlarlar. İkinci sır perdesi bu evdeki büyük akvaryumdur. Aron akvaryumdaki balıkları seyretmekten büyük zevk almaktadır. Ayrıca üzerinde rahatlatıcı bir etki yaptığı bilinmektedir. Aron ile büyükannesi arasındaki kısa diyalog yine sırlara gönderme yapar: Balıklar bazen çocuklarını yiyor. (Aron) Bazen anneler de çocuklarını yer. (Büyükanne Ageeth) Anlatıda “var eden” ve “yok eden” anne imgesinin önemli bir yeri vardır. Iris, sevgisiyle oğlunu var ederken; Ageeth, herkesten sakladığı otizmli oğlu Ray’e olan tutumuyla yıkıcı bir annedir. Bu sır, akvaryumdaki balıklardan birinin ani ölümüyle ortaya çıkacaktır. İnek başlı cerrah balığı ölmüştür. Akvaryumcu gelir ve ölü balığı akvaryumdan çıkarmak ister. Bu esnada Aron aşırı tepki verir, olağanüstü tiz bir çığlık atar. Akvaryumcu yaşlı adamın bu olay karşısındaki yorumu şöyledir: “Tıpkı senin erkek kardeşine benziyor,”. Müzik aniden değişir, gizemli bir çağrısı vardır: “Kayıp Kardeş”. Iris çılgına döner; seyahatteki annesini arar ve sorar. Annesi böyle bir gerçekliği reddeder. Anlatı, bu yeni bilgiyle izleyiciyi doğrudan sır sarmalına doğru iter. Iris’le birlikte biz de sırrın ardından gideriz. Evdeki beyaz kasa Iris tarafından açılır. Kasadan albümler çıkar. Ve de Ray’in annesine klinikten yazdığı mektup. (18.08). Iris’in arama motoruna “Ray B” yazmasıyla karşısına bir annekız cinayeti haberinin çıkması bir olur: “Katil 20 yıl boyunca hastanede gözetim altında tutulacak,”. 1982 tarihli bu habere göre; Ağabey Ray bir anne ve bebeğini öldürmekten hüküm giymiştir. Bu noktada, anlatının ifşa olan bu sırla mücadelesi ivme kazanır. Sır sarmalındaki en büyük sır Iris’in Ray ile görüşmelerinden çıkacaktır. Bu özel klinikteki psikiyatrist Bo, Iris ile Ray’in iletişim kurmalarına yardımcı olacaktır. Yönetmen, toplumsal önyargılara yaptığı vurguya rağmen; psikiyatriste beklenenin tersine burada olumlu bir imge vermiştir. Masallardaki “bağışçı” rolüne benzer bir işlevi vardır, Bo’nun. Iris’in, Ray’i ilk ziyareti zorlu geçer. Bo’nun yorumu şöyle olur: “Ray yeni insanlarla tanışmakta sorun yaşıyor,”. Yine de bu görüşme özellikle seyircinin Ray’i tanımasına olanak sağlar.

Ray, Iris’in ısrarlı sorularına yanıt ararken, onun geçmişte yaşadıklarına tanıklık ederiz. Dokuz yaşına kadar annesiyle birlikte yaşamış olan Ray’in daha sonraki zamanları yatılı okulda geçmiştir. Annesinin onu dev bir binada bırakıp gidişine ortak oluruz. Ageeth oğlunu benimsememiştir, onu hayatının önünde bir engel olarak görmüştür. Konuşma sırasında nihayet 20 yıl önce öldürülen anne (Komşu Rosita) ile tanışırız. O zaman bir fırıncıda çalışan Ray’in, genç ve seksi Rosita’dan etkilendiği açıktır. Bir ara canlı Rosita’nın görüntüsü ölü Rosita’ya karışır. Güzel komşu kız öldürülmüştür. Peki, söylendiği gibi katil Ray midir? Iris’in kendi geçmişinde kilitli olan büyük yapboza doğru yolculuğu işte bu soruyla başlar. Ray geçmişi aniden hatırlamak zorunda kalınca hastalanır, bu gerilime dayanamaz. Kendini dövmeye ve çılgınca bağırmaya başlar: “Anne, bebeğin ağrısı var,”. Onu alıp odasına götürürler. Anlatı yeniden Iris’in görevli olduğu davaya geçer: Porno filmde oynatılan genç kız, Peter’i dava etmekten vazgeçmiştir. Bunun karşılığında istediği şey, 20 bin avro’dur. Benschop’lar elbette bu parayı ödeyip aklanmak isterler. Annesiyle birlikte avukatlık şirketine giden Aron, annesinin oyalansın diye önüne koyduğu binlik yapbozu çok kısa sürede tamamlamıştır. Bu sekans onun hem zekâsına, hem de sır sarmalındaki işlevine gönderme yapmaktadır. Anlatı buradan Bo ile Iris’in bir kafedeki görüşmelerine kayar. Burası otizme geniş bir parantez açan bölümdür. Bo, Ray’in durumuna açıklık getirirken aynı zamanda seyirciye de otizmle ilgili bilgi sunmaktadır: “Otizmin bir çok çeşidi vardır. Normal insanlar dünyaya bir çeşit filtrenin içinden bakarlar. Otizmle, bu filtre bozulur ve müziğin sesi açılır. Böylece her şey yoğun hale gelir… Otizmli kişi yere düşen damlayı duymaya devam eder, hepsini kayıt altına alır. Fritözün içine atılan patateslerin sesini duyar,”. Bo’nun bu anlatısı boyunca, söyleminin Aron’un davranışlarıyla uyumlu olduğunu görürüz. Bilgiler bizzat Aron tarafından kanıtlanmaktadır. Bu parantezli bölüm bir şey daha söyler izleyiciye: Ray üzerinden anlatılan otizm olgusu, Aron’a geçerek; bu iki karakter arasındaki özdeşliği de vurgular. Bu noktada film otizmli kişilerdeki öfke patlamalarına açıklık getirir: “Filtresiz bir algı sağanağı öfkeyi tetikliyor,”(40.42). Bo açıklamalarına devam eder: “Kısa devre yapmak gibi bir şey. Aynı Ray’in kafasındakiler gibi. Onlara aşırı yüklenirsen, onlar da şalteri indirir. Basitçe, artık orada olmazlar,”. Iris aynı soruyu yeniden sorar: “Sence Ray mi yaptı?”. Sorunun yanıtı bir sahneyle verilir. Bu sahnede Ray, Bo’ya saldıran bir hastanın boğazını sıkmaktadır. Onu Ray’in elinden zor alırlar. Anlatı gizemi sürdürmek ister. Ray’in suçlu olup olmadığı burada seyircinin taktirine bırakılır: Olabilir de, olmayabilir de. Iris yeniden Ray’le bir araya gelir. Bir camın ardından konuşmaya başlarlar. Bu ikinci görüşmede, anlatının başında kulaklarını tıkayarak kimi adlar sıralayan adamın Ray olduğunu anlarız. O isimler, balıklara aittir. Ray’in anıları bu konuşmalar sırasında epey netleşir. Ray ile Rosita arasında bir cinsel çekim yaşanmıştır. Bu anılar içinden Rosita’nın annesi Dina da çıkar. Hem Dina, hem de Rosita hayat kadınıdırlar. Iris artık Ray’in suçsuzluğunu ispat etmek üzere araştırmaya girişmiştir: Ray’in davasına bakmış olan eski avukat Van Hees’i ziyarete gider. Tekerlekli sandalyedeki adam, Ray’in adını duyunca tuhaflaşır ve Iris’in elini parmaklarını kıracak kadar sıkar. Iris ve oğlu Aron, bu evden kaçarcasına çıkarlar (53.49), kendi evlerine gelirler. Bir süre sonra kapı zili çalınır, Iris arabasının camına iliştirilmiş bir not bulur: “Dava dan vazgeç,”. Iris, Ray’in kapatılmış davasını üzerine aldığından beri tuhaf şeyler yaşamaya başlamıştır. Kağıdı yırtar ve araştırmasına devam eder. Sonunda annesinin evinde bulduğu, üzerinde “4421” yazılı anahtarın “Shungard Self Storage” adlı şirkette kiralanmış olan bir depoyu açacağını anlamıştır. Depodan Ray’in eşyaları çıkar. Resimler, fotoğraflar ve bir balık ansiklopedisi. Bir süre sonra deponun ışıkları söner ve karşılarına gözlüklü, kel kafalı bir adam çıkar. Iris ve Aron canlarını zor kurtarırlar (1.02.24). Iris’in birlikte çalıştığı diğer avukat Lode Dekker Iris’i arayarak davaya kendisinin bakacağını bildirir. Iris eve döndüğünde, karşısında bavuluyla annesini görür. Anne, gece karanlığı içinde oldukça tekinsiz bir varlık olarak boy gösterir. Sanki sakladıklarını bavuluyla geri getirmiştir. Annekız arasında ciddi bir yüzleşme yaşanır. Bu konuşma sırasında Ageeth’in bir anne olarak Ray’le kurduğu bağın çift dilli olduğunu algılarız. Ondan söz ederken hem “vahşi bir hayvan” benzetmesi yapmış hem de “tatlı olduğunu” dile getirmiştir. Iris’in “Babası kim?” sorusuna şöyle yanıt vermiştir: “Geldi, gördü ve çekip gitti,”.

Sır sarmalı Iris’in Ray’le üçüncü görüşmesinde çözülecektir. Ray olayları çizim yaparak anlatmaya başlar. Bu arada Lode’un bir araba kazasında ölmesi istenir. Ancak çok ciddi yaralar alan avukat ölmez. Iris yoğun bakımdaki arkadaşından bir bilgi alamaz. Anlatı yeniden Ray’in anılarına odaklanır: Ray, komşusu Rosita ile cinsel bir birliktelik yaşamıştır. Bu birliktelikten bir bebekleri olmuştur. Bir gün yanlışlıkla Dina ocaktaki kaynar suyu bebeğin üzerine döker. Paniğe kapılan Ray annesini arayarak yardım ister. Anne Ageeth, bebeği kucağına alıp kapıdan çıkarken, Rosita bebeğinin kendisinden sonsuza dek alınıp götürüldüğünü sanarak elindeki bıçakla Ageeth’in üzerine yürür. Bu boğuşma sırasında bıçak Rosita’nın karnına saplanır. Açık kapıdan içeri Marthe Benschop’un kocası girer. Yaralı Rosita’yı ağzını kapatarak soğukkanlılıkla öldürür. Ageeth ve adam bebeği de alarak giderler. Ray tüm bu olanlara kulaklarını tıkayarak şahit olmuştur. Konuşma bittiğinde, Ray’in suçsuz olduğunu anlarız. Iris, öğrendiği gerçekleri teyit etmek için Dina’yı bulmak zorundadır. Ray, Dina’nın oturduğu yeri bir kağıda çizerek Iris’e uzatır. Iris resimdeki işaretleri izleyerek Dina’yı bulur. Dina, Ray’in Iris’in babası olduğunu doğrular. Öldürüldüğü sanılan minik Anna bebek, Iris’in ta kendisidir. Iris sırrı çözmüş kişi olarak, Bay Benschop’a gider. Adamla bahçenin gizemli karanlığında konuşurlar. Iris, “Ray senin oğlun,” der. Bunun üzerine adam da, Ageeth’le birbirlerine aşık olduklarını itiraf eder. Ageeth, Bay Benschop’un sekreteriyken hayatının aşkına dönüşmüştür. Ancak adam bir süre sonra, Marthe ile evlenmiştir. Marthe de her şeyi bilen gözlerle, balkondan onları izlemektedir. Yasak aşk ve birlikte işledikleri cinayet sırrı artık gün ışığına çıkmak üzeredir. Iris oğlunu da alarak oradan uzaklaşır. Benschop’un, daha önce depoda Iris’i kovalayan adamı artık onu öldürmeye kararlıdır. Adam, Iris’in arabasına çarparak onu uçuruma sürükler. Göle batan araçtan oğlunu zorlukla çıkaran Iris, üzerine gelen adamı öldürür (1.36). Anlatı, Iris’in babası Ray’i klinikten çıkardığı ve ona sarıldığı görüntüyle sona erer. Aron’un ve Ray’in özel yetenekleri, Iris’in kararlılığıyla birleşince büyük yapboz çözülmüştür: Iris, Ageeth’in kızı değil, torunudur.

Kaynakça:

Waltz, Mitzi. (2016). “Fearful Reflections. Representations of Disability in Postwar Dutch Cinema

(19732011)”. Cultures of Representation: Disability in World Cinema Contexts, edited by Benjamin Fraser, New York Chichester, West Sussex: Columbia University Press, pp. 93109. https://doi.org/10.7312/fras17748-009