“ÇOCUKLAR BASAMAK BASAMAK İLERLEMELİ”

Özel eğitim alanında eğitim veren Kum Saati Özel Eğitim ve Rehabilitasyon’un müdürü Adem Çiçek ile özel çocuklar ile yürüttükleri eğitim çalışmalarını ve sosyal sorumluluk projelerini konuştuk.

Adem Bey, sizi biraz tanıyabilir miyiz? Bu alana nasıl girdiniz?

Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümünde ihtisasımı yaptım. Daha sonrasında aynı üniversitede Klinik Psikoloji’de yüksek lisansımı otizmli çocuklarda psikodrama üzerine tezimi bitirdim. Klinik psikolog olarak özel çocuklar alanında araştırmalar yapmakta, ülkemizde hala cevaplanmayan bazı soruların cevaplanması ve özel çocukların eğitimiyle alakalı her eğitimcinin uygulayabileceği metodlar bulmaya çalışmaktayım. İnsan bilmediğinde kaygılanır birşeyleri bilmemek sıkıntıya sokar. Özel çocukları bilmeyen öğretmen, anne baba ister istemez kaygıya belirsizliğe düşüyor ve kaygı bulaşıcı bir şeydir elbette kaygılı bir anne baba, kaygılı bir çocuğun oluşmasının en büyük sebebi ve eğitimde kaygının oluşu öğrenme süreçlerini olumsuz etkileyen en önemli sebeplerden biridir. Anne babaların eğitimcilerin daha fazla şey bilmeleri için bilimsel araştırmalara ve pratik uygulamalara ihtiyacı, bunun için de öncülere ihtiyaç vardır bu gayede araştırmalar ve bilimsel bulgular elde etmeye çalışmaktayım. Kurumumuzda dikkat eksikliği, hiperaktivite, disleksi, bedensel ve zihinsel yetersizlik, down sendromu, özellikle de otizm üzerine çalışmalar yürütüyoruz. Kurtarabileceğimiz, sınırdan çevirebileceğimiz otizmli çocuklara yönelmiş durumdayız. Çalışmalarımızı o doğrultuda şekillendirmeye çalışıyoruz. Bu çalışmaların haricinde kurumumuzda fizik tedavi ve rehabilitasyon desteği sunuyoruz. Çocuklarla hayatı dramatize edecek şekilde gerçek hayata uyarlanmış eğitim metodlarını benimseyerek yaratıcı drama eğitimlerini, özellikle yüksek lisans tezim olan otizmde psikodramayla birleştirerek yaptım.

Bu alanı seçmenizin, özel çocuklarla çalışmanızın belirli bir nedeni var mıydı?

Otizmle uğraşmak da otizm izlerini taşıyan bir davranıştır aslında. Sonuçta her çocuğu izliyorsunuz ve davranışların takıntılarının neden oluşabileceğini noktasına, virgülüne kadar araştırmanız lazım. Böylece o takıntının işlevsel hale gelmesi için nasıl bir yaklaşım izleyebileceğinizi bulabilirsiniz. Benim kuzenim otizmli ve onunla beraber büyüdük. Kuzenim ile oyun oynamamız için yengem bizi kandırırdı. “Size yemek yaptım, tatlı yaptım. Hadi gelin Ali ile oynayın,” derdi. Biz de giderdik. Çünkü işin ucunda tatlı vardı. İlk zamanlar onunla oynamak istemiyorduk. Çünkü bize çok garip geliyordu. Oyunlarımıza katılmıyor, kendi halinde takılıyor, bize vuruyor, oyuncaklarını bize vermiyordu. Fakat yengem bir şekilde çocukları ikna ederek onu aramıza çekmeye çalıştı. Bir süre sonra beraber oyun oynamaya sokağa çıkmaya başladık. O kedilerden çok korkardı. Beraber kedi sevmeye başladık. Sonra annesi ona kedi aldı ve kedi ile yaşamaya başladı. Yumurta yemeyi çok severdi ve bütün hayatı ev, yumurta ve okul döngüsündeydi. Yengem bir şekilde bu döngüyü kırmaya çalıştı ve bunu bizimle yaptı. Ben üniversitede psikoloji ihtisasındayken otizm alanında çalışmaya karar verdim. O sırada çocukları ile okula gidip gelecek bir gölge öğretmen arayan bir aile tanıştım. Hem cep harçlığımı çıkarıyor hem de ileride çalışacağım alanda deneyim kazanıyordum.

Peki, şu anda müdürü olduğunuz kuruma dönersek… Kum saati özel eğitim ne zaman açıldı? Ne kadar süredir hizmet veriyor?

2008 yılından beri eğitim veriyoruz. Hizmet devamlılığını da hep aynı çerçeve de sürdürdük. Zihinsel engelli bireyler, özel öğrenme güçlüğü, fiziksel engelli bireyler, yaygın gelişim bozukluğu olan ve down sendromu olan çocuklar konusunda çalışıyoruz. Rapora girmeyen farklılıklar ve hastalıklarla da çalışıyoruz. Ben yaklaşık bir buçuk yıldır buradayım. Daha öncesinde farklı özel eğitim kurumlarında ve kendi ofisimde çalıştım. Burada psikolog olarak çalışıyordum ve daha sonrasında müdür oldum. Halen hem öğrencilerimle seanslara giriyor hem de müdürlük görevimi yerine getiriyorum. Kurumda verdiğiniz eğitimden biraz bahsedebilir misiniz? Rehberlik araştırma merkezinden raporla gelen bireyler belli amaçlarla buraya gelir. Elbisesini giyemiyordur, kalemi tutamıyordur, okuma yazma bilmiyordur… Biz de burada tecrübeli öğretmenlerimizle çocuğu tekrar değerlendiriyoruz. Bu çocuk neyi yapabiliyor, neyi yapamıyor? Bizim için en önemli şey çocuğun basamak basamak ilerlemesi. Çocuk A’yı bilmeden B’ye geçmiyor. Çocuğun sıkılmaması ve buraya isteyerek gelmesi de bizim için çok önemli. Özellikle okuldan çıkıp buraya gelecek çocuklar cezalandırılmış gibi geliyorlar.

Yeni yönetmelik sayesinde çocuklarımız özel eğitime geldiklerinde okulda artık yarım gün izinli sayılıyor. Cezalandırılmış gibi gelmiyorlar. Bu güzel bir imkan oldu bizim için. Artık çocuklarımız daha motivasyonlu geliyorlar.

Yeni yönetmelikle okuldan nasıl izin alındığı konusunu da biraz açar mısınız? Ailelerin en merak ettikleri konulardan biri…

Öncelikle velilerin rehabilitasyon merkezlerinden alabileceği, Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu taslak bir dilekçeyi kurumlardan alıp doldurmaları gerekiyor. Onları okula sundukları zaman e-okul sistemi açılıyor ve e-okul sistemi açılınca biz çocuklara MEBBİS üzerinden ders yazabiliyoruz. Böylece çocuk kurumdan aldığı dersler için okulda izinli sayılabiliyor böylelikle çocuklar çok fazla eğitim alıp bunaltılmamış oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı artık örgün eğitimlerde rehabilitasyon merkezlerini yok saymamakta ve kaynaştırma öğrencilerine yönelik bir takım düzenlemelerde bulunmakta. Bu hem çocuklara hem ailelere hem de rehabilitasyon merkezlerine motivasyon kaynağı oluyor ve devletin yanlarında olduğunu hissediyorlar.

Kurumunuzda ailelere yönelik de çalışmalar var mı?

Evet, zaten değişim ve gelişimin en önemli yapı taşlarından biri aile… Öncelikle tanıyı alan ailelerimiz neler yapabilecekleri durumun üstesinden nasıl gelecekleri konusunda belirsizliğe düşüyor. En önemli adımlarımızdan biri ebeveynlere yönelik düzenli gerçekleşen psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetimiz. Bu sayede ailelerimiz her zaman yanlarında destek olarak bizi görüyor, hissediyor ve bir süre sonra tedavi ekibi olarak ailelerinden birileri oluyoruz. Bu çocuklarımızla eğitim koçu metoduyla ile de çalışıyoruz. Çocuğun ihtiyaçları ve eksiklikleri doğrultusunda satranç oynar gibi doğru hamle yaparak doğru eğitimciyle buluşturmaya çalışıyoruz. Doğru zamanda doğru psikolog, doğru özel eğitimci veya doğru fizyoterapist… Çocuğu bir ya da iki öğretmen takip ediyor ve bu takip sürekli bir hal alıyor. Çocuklara gelişim takip formları uyguluyoruz ve üç aylık makro ve mikro hedefler koyuyoruz. Bu takip formunu velilere de uyguluyoruz aynı şekilde. Eğitimleri yaş gruplarına göre bölüyor ve eğitimlerimizi tedavi ekibimizle gerçekleştiriyoruz Örneğin 0-3 yaş ya da 3-6 yaş gibi aile eğitimleri veriyoruz. Aile eğitimleri çocuk eğitimleri kadar önemli.

Hangi başlıklarda olabiliyor bu eğitimler?

Bir annenin veya babanın sorun yaşayabileceği veya bilmediği her gelişim dönemiyle alakalı eğitim başlıklarımız oluyor. Mesela ergenlik ve ergenlik gelişimi açısından bir eğitim vermiştik. “Ergen bireylere nasıl davranmalıyız, onlara nasıl yaklaşmalıyız? Anne baba olarak ergen çocuklarla nasıl iletişim kurmalıyız?” Bunların eğitimlerini vermiştik. Daha sonrasında da engellilere duyarlılık başlığı altında bir seminer vermiştik. Bu eğitimde de anne-babaların özel çocuklara farklı biriymiş, kendi çocuğu değilmiş gibi davranmalarını engellemeye çalışıyoruz. Bir problemimiz varsa bunu gidermek için saklamamalı, öncelikle kendimiz kabul etmeliyiz. Bazı ailelerde anne ya da babalar, tanı aldığı halde çocuğunun otizmli olduğunu kabul etmiyor. Çocuk da bunu hissediyor. İletişim yöntemlerinden biri de telepatidir. Karşıdakinin size karşı ne hissettiğini anlayabilmektir. Her çocukta, her insanda fıtratsal olarak bu var. Anne babası çocuğa farklı, kardeşine farklı davranınca çocuk da bunu öğretmenine, arkadaşlarına, dışarıya karşı yansıtıyor.

Şu an özel eğitim alanındaki durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Bu çocukların toplumla kaynaşabilmesi için kırk dakikalık masa başı eğitimlerin yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Devletimizin de bu konuda düzenleme yapacağına inanıyorum. Çünkü beş yaşındaki çocuğum da sekiz saat alıyor on beş yaşındaki çocuğum da sekiz saat destek eğitim alıyor. Haliyle yaşa uygun bir eğitim vermemiş oluyoruz. Özel eğitim sürekli olduğunda verimli olabiliyor. Haftada iki saatin yeterli gelebileceğine özel eğitimciler ve rehabilitasyon ekipleri olarak olarak pek inanmıyoruz. Bu gayede Kağıthane Belediyesi ve İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ve Milli Eğitim Müdürlükleri’ne özel çocuklar ile ilgili projeler hazırlıyoruz ve onlara sunuyoruz. Belediyelerdeki engelli meclislerinin daha aktif şekilde kullanılması gerektiğini düşünüyoruz

Mesela Kağıthane Belediyesi’ne ne gibi projeler sunuyorsunuz?

Özellikle özel çocukların istihdamı konusunda projeler sunuyoruz. Daha sonrasında özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin imkanlarının kısıtlı olmasından kaynaklı destekler istiyoruz. Örneğin Kağıthane Belediyesi’nde hipnotrepi, yüzme salonları ve özel çocuklarının etkinliklerinin ücretsiz ve teşvik edici olmasını sağlayacak projeler sunuyoruz.

İstihdam ile ilgili çalışmalarınız neler?

Mesela yıllardır özel eğitime gelen yirmi sekiz yaşında çocuklarım var. Fakat adamın işi yok. Belediyenin bünyesinde, sosyal tesislerde, temizlik işlerine yahut da herhangi bir göreve verseniz yapabilecek düzeyde olan çocuklarımız sokakta geziyorlar. Anne babaya bağımlılar. Hayata bir ucundan tutturulmamışlar. Haliyle biz de belediyeden şunu istiyoruz, çalışabilecek düzeyde olan çocuklarımız için, belediyeden en azından sınırları dahilinde imkanlarını kullanmasını istiyoruz. Onlar da gerçekten kullanıyorlar. Bizim kurumumuzun olduğu cadde üzerinde dört markette bizim çocuklarımız çalışıyor. Çalışan çocuklarımız on yılda emekli oluyor. Bundan ailesi de faydalanacak, kendisi de faydalanacak. Devletin bazı imkanları var ve bu imkanlardan çok fazla insanın haberi yok bu gayede görevlerimizden bazıları özel çocuklarımızın ailelerini yönlendirmek ve kullanabilecekleri imkanlardan faydalanmalarını sağlayarak onların yüzlerini güldürebilmek ve hayatlarını daha kolay yaşanır hale getirmek olmaktadır.