OTİZME GÖNÜL VERENLER…

Yıllardır gönüllülük esası ile bizi destekleyen, her özel günümüzde çocuklarımızın yüzlerini gülümsetmek onlara ve unutulmaz anılar bırakmak için yanımızda olan en büyük destekçilerimizden olan gönüllülerimiz ile konuştuk.

SERA YÖNDEM

Hangi işle uğraşıyorsunuz?

Ben okul öncesi öğretmeniyim, İstanbul Aydın Üniversitesinde de öğretim görevlisiyim. Aynı zamanda LEGO Education Akademi eğitmeniyim. LEGO markasının altında iki alt başlık var; bir tanesi oyuncak yani perakende LEGO, diğeri de LEGO’nun eğitim tarafı yani LEGO Education. Benim uzmanlık alanım LEGO Education materyalleri ile çalışmak ve çocukların gelişiminde oyun yoluyla öğrenmenin önemini ortaya koyan, vurgulayan içerikler geliştirmek.

Bizden önce özel gereksinimli bir çocuk ile yolunuz kesişmiş miydi hiç?
Özel gereksinimli çocuklarla yolum ilk kez üniversite yıllarında kesişti. Otizmli bir öğrencim vardı. Fakat o öğrencimin otizmli olduğunu bilmeden sadece bir üniversite öğrencisi olarak, kendimi geliştirmek adına özel ders verme eğilimine girmiştim. O süreçte aile ile gidip tanıştığımda öğrencimin özel eğitim gereksinimli bir çocuk olduğunu öğrendim. Aslında bu konuda donanımlı değildim. Fakat süreç içerisinde ailenin katkısı ve benim kendimi geliştirme motivasyonumla farklı eğitimlere ve seminerlere katıldım. Süreç içerisinde kendimi geliştirerek öğrencimin evine haftada beş gün giderek kendisiyle bireysel çalışmalar yaptım. Özel eğitim gereksinimi olan çocuklarla ilk temasım bu şekilde oldu.

Ben de yaklaşımınızda onu fark ediyorum. Nasıl yaklaşacağınızı çok iyi biliyorsunuz…  LEGO materyallerini iletişim aracı olarak kullandığınızı gördüm… 

Nasıl ki çocuklara yaklaşmanın bir pedagojisi varsa, LEGO’nun da bir pedagojisi var. Bu iki başlık bir araya gelince güzel bir karışım çıkıyor ortaya; herşey oyunun içinde doğal bir şekilde ve kendiliğinden gerçekleşiyor. Sadece bir iletişim aracı olarak da deği; çocukların bütünsel gelişim süreçlerini yani çocuğun sosyal, duygusal, bilişsel ve psikomotor becerilerini bu materyalleri kullanarak destekleyebilmek mümkün.

Bazen gönüllüler çocuklara acıyarak gelebiliyor. Biz bu tutumu oldukça sakıncalı buluyoruz. Oysa sizin çocuklarımız ile zaman geçirirken çok eğlendiğinizi görüyoruz.  Gönüllü olarak eğlenmek mümkün mü?
Ben çocuklardan çok öğrenen ve onlardan öğrenmeye de çok gönüllü biriyim. Bana göre tek taraflı insanın kendini besleyerek ilerleyebileceği bir süreç değil bu. Her zaman sahada yani işin mutfak kısmında olmayı çok önemsiyorum. Burada onlarla birlikte anda ve akışta olmak bana çok haz veriyor. Akıştaysak keyif almamak mümkün mü?

LEGO ile neler yapılabilir? Aileler bu konuda nasıl çalışabilir? Ailelerimize birkaç tüyo verebilir misiniz?
Öncelikle, LEGO materyalleri çocuklarla bağ kurmamızda ya da varolan bağımızı güçlendirmede anahtar bir role sahip. Öğretmen çocuk ilişkisinde de, ebeveyn çocuk ilişkisinde de. Çocuğa bir şey öğretme kaygısı taşımadan onların ritmine uyum sağlamak, onların ritminde ilerleyebilmeyi önemsiyorum. Ve elbette yetişkin olarak kendimizi de o akışa bırakmak… Önemli olan birlikte geçirdiğimiz oyun saatinin süresi değil, niteliği. Bir de çocuğumuzun oyun sürecinde tasarladığı modeli sunmasına rehberlik etmek, bu tasarımların üzerinde birlikte beyin fırtınası yapmak, kimi zaman yeni bir problem durumu ortaya atarak varolanı geliştirmeye devam etmek de çok kıymetli.

 

Alen Ohennesyan

Siz yıllardır bize destek veren isimlerden birisiniz. Sizin özel gereksinimli çocuklar ile çalışmanızın nedeni neydi? Ailenizde biri var mıydı?

Ailemde özel gereksinimli biri yoktu. Benim kendi çocuğum da yok ama çocukları, yeğenlerimi çok severim. Böyle bir çalışma yapma fikrini ilk kez lösemili çocuklar için düşünmüştüm. 2000’li yılların başında lösemili çocukların tedavi edildiği hastanede benim de bir tedavi sürecim olmuştu. Fakat oradaki hemşirenin dediği bir şey beni çok etkilediği için yapamadım. “Bu hafta bazı çocuklarımız burada ama bir hafta sonra geldiğinizde ne yazık ki bazıları burada olamayabilir. Buna hazır mısınız?” Tabii orada hemşireler çok tecrübeli ve kimin neden nasıl etkilenebileceğini de biliyorlar.

Yine de çocuklar ile bir şey yapma fikri hep aklımdaydı.  Sonra çocukları güldürmek ve güzel vakit geçirmeleri için Noel Baba olarak bazı okullara ve özel eğitim kurumlarına ziyaretlerim oldu. Çocukları güldürmek beni çok mutlu ediyor. Hep şunu diyorum, “Bir çocuğu güldürmek aslında bütün çocukları güldürmektir.” Çünkü bir çocuğa gülmeyi alıştırmak çok önemli. Gülümsemenin o çocuktan bütün çocuklara yayılabileceğine inanıyorum.

Sizin bu işlere başlamadan önce de bambaşka bir yaşamınız vardı diye biliyorum…

Geçirdiğim rahatsızlıktan sonra ben de değişmiştim. Daha fazla kendimi dinlemeye ve ‘faydalı ne yapabilirim?’ diye düşünmeye başlamıştım. Çocuklara yönelik bir şey yapmaya karar verdim. Algı Özel Eğitim’e Noel Baba olarak gelmeye başladım. Burası öyle bir yer ki gösterilen özen ve olaylara yaklaşım beni çok etkiledi. Uzun senelerdir de özel gereksinimli çocuklar için buraya gidiyorum. Bir yanda da gençliğimde bitirememiştim şimdi üniversite okuyorum. Emekliyim. Sağlık sigortası konusunda danışmanlık yapıyorum.  Ama özel çocuklar için çalışmak bambaşka bir şey.

Siz çocuklardan neler öğreniyorsunuz?

Ben başta kendi yeğenlerim olmak üzere bütün çocuklardan hepsinin birey olduğunu ve hayata karşı kendilerine ait bir bakış açıları olduğunu görüyorum. Ben de çocukların gücünden, ışığından ve hayata tutunmalarından çok şey öğreniyorum.

Burada tüm ekip arkadaşlarımın yaptıkları da benim için çok kıymetli. Başta Arman Kaptan olmak üzere hiçbiri beni kırmıyorlar ve özel çocukların özel günlerdeki etkinliklerine geliyorlar.

Bu etkinliklerde biz de çok güzel vakit geçiriyoruz. Hayata karşı olan hayallerimiz ve umutlarımız artarak ayrılıyoruz bu etkinliklerden.

Gönüllü olmak isteyenlere ne tavsiye isterseniz?

Gönülden isteyerek yapınca anlamı da oluyor. Biz de unutulmaz anlar yaşıyoruz. Çocuklar ile tanışıyoruz. Bir sonra gördüğümde hepsi büyüyorlar. Yirmi yaşına geldiği halde bana hala noel baba diyenler oluyor. Bu kalpten yapılacak bir şey. Kalpten yapılınca siz de verdiğinizin çok daha fazlasını alıyorsunuz.

Jıbid Sultanyan Köse

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ben İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Kimya Bölümü’nde okudum. On iki on üç yıl ilaç sektöründe çalıştım. Oğlum hayatımıza girdikten sonra ilaç sektörünü tamamen bıraktım. Eşim Arman Köse  uzun süredir animatörlük yapıyordu. Onunla beraber organizasyon işleri yapmaya başladım.  Şu anda da bu işe devam ediyorum ve evden organizasyon işlerine devam ediyorum.

Siz fazla göz önüne çıkan bir isim değilsiniz ama adeta ekibin gizli kahramanısınız. Organizasyon işinde olmak ve çocukları mutlu etmek size neler hissettiriyor?

Ben daha çok kurumsal şirketlerde görev almıştım. En son işimde de ruhsatlandırma departmanındaydım. Oradaki işim de Sağlık Bakanlığı’na evrak vermek olduğu için her şeyin düzenli, derli toplu ve yolunda gitmesini sağlıyordum. Şimdi yaptığımız işte de ben daha çok arka kısmı toparlayanım. Çocuklarla ilgili kısma gelirsek de, yüksek lisansımı bitirdiğimde fen  bilgisi öğretmenliği üzerine bir formasyon almıştım. Ama çok fazla bire bir çalışmam olmamıştı. Yine de çocuklar çok sevgi dolular ve onlarla bir şey yapmak çok keyifli. Onların mutluluğunu görünce siz de gayriihtiyari mutlu oluyorsunuz. Onların enerjisi size de geçiyor.

 

Bizden önce hiç özel gereksinimli çocuk tanımış mıydınız?

Hayır, ilk defa burada tanıdım. Daha önce muhakkak görmüşümdür, rastlamışımdır ama hiç birlikte çalışmamıştım. Yazlıkta yan komşumuzun çocuğu var. Ailenin yaşadıklarını, nasıl tepki verdiklerini görüyorsunuz. Sizin de çocuğunuz var. Dikkatinizi çekiyor.

Ama Sera’nın dediği doğru. Her çocuktan öğrenmemiz gerekenler var. Özel eğitime duyan ya da duymayan için çok ayırt edici bir şey değil bu.

 Burada özel gereksinimli çocukları tanımak sizi nasıl etkiledi?

Çocukların hepsi benim için özel. O konuda aklımda farklı bir düşünce yok.  Herhangi bir çocuğu mutlu etmek insana enerji veren, rahatlatan ve ona huzur veren bir şey. Bizim burada olmamız belki sizin de hoşunuza gidiyor ama inanın bizim kazanımımız çok daha fazla. Büyük bir gönül rahatlığı ile buradan gidiyoruz. Burada yaptığımız iş bizim için bir yük değil, büyük bir keyif. Buraya çok eğlenerek geliyoruz. Ailele de mutlu oluyor, çocuklar da. Hepsi bize güzel tepki veriyor.

 

ARMAN KÖSE

Sizi Kısaca tanıyabilir miyiz?

Ben Arman Köse, 1980 doğumluyum. Eğitimimi elektrik üzerine aldıktan sonra bir süre IT sektöründe çalıştım. Yaklaşık otuz senedir de doğum günü organizasyonları ve çocuklara yönelik animasyon işlerine yan iş olarak devam ediyorum. On beş senedir fotoğraf çekiyorum. Bir okulda robotik öğretmeniyim. Çeşitli alanlarda çalışmalarım var. Ama hepsi de çocuklar ile ilgili işler. Son iki senedir de Mimar Sinan Üniversitesi’nde öğrenci oldum ve fotoğraf bölümünde okuyorum.

Ne kadar dolu dolu bir hayatınız var! Çocuklarla birlikte bir şey yapmak aklınıza nereden gelmişti?

Çocuklarla beraber olmaktan ve bir şeyler yapmaktan mutlu oluyorum. Bu da hayatımın genel anlayışında “Mutlu olduğun şeyi yap” fikri ile bu işi bana devam ettiriyor.

Siz de ekibin diğer üyeleri gibi tamamen gönüllülük esası ile çalışıyorsunuz. Özel gereksinimli çocuklar için gönüllü olmaya nasıl karar vermiştiniz? Ailenizde biri var mıydı?

Ailemizde özel gereksinimli birey yoktu. Ama Alen’in önderliği ile biz de bu çocuklarımıza elimizden geldiğince yardım etmek ve destek olmak istedik. Güzel bir ekip kurduk. Başladıktan sonra da yarıda bırakmak olmaz dedik ve uzun süre daha da devam etmeyi planlıyoruz. Çocukların bize hissettirdiği çok güzel duygular var. Bu duyguyu aldığımız sürece de devam ediyoruz. Büyüklerle çalışmaktansa  çocuklarla çalışmak beni her zaman mutlu etti.

 Özel gereksinimli çocuklardan siz neler öğrendiniz?

Tüm çocuklar “çocuk” olarak aynı aslında. Büyütülecek hiçbir farklılık yok. Oyun işin içine girdiği zaman bunu daha da iyi görüyoruz. Özel gereksinimli çocuklar sadece bazı şeyleri yapmakta biraz zorlanabiliyor. Onlara da yapabildiği şeyleri verdiğinizde o da oyundan keyif alıyor ve o oyun oynanıyor.

 Peki, bazı organizasyon firmaları özel gereksinimli bireyler ile çalışmaktan çekiniyor. Sorun yaşamaktan korkuyorlar. Gerçekten korkulacak bir yanı var mı?

Ben farklı kurumlarda da özel gereksinimli çocuklar ile etkinlikler yaptım. Kimsenin gözü korkmasın. Hiçbir sıkıntımız yok.

 

LiDYA YAZMACIYAN

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Boğaziçi Üniversitesi’nde ekonomi okudum. Profesyonel hayatta da uzun yıllar marketing alanında çalıştım. Seramik ile de yine Boğaziçi’nde öğrenciyken tanıştım ve o günden sonra seramikten hiç kopmadım. 25 yıldır çamur hep hayatımda. Önce hafta sonları farklı sanatçıların atölyelerinde sonra da kendi atölyemde devam ettim. Sergilerim oldu.

Bu uğraşım giderek rofesyonelleşmeye başlayınca, emeklilik projem diye düşündüğüm şeyi daha erken yaparak kurumsal hayattan ayrıldım. Sanatçı olarak dört yıldır bu yoldayım. Uluslararası plastik sanatlar derneği üyesiyim. Aslında heykeltıraşım ama bir yandan da Karagözyan İlkokulu’nda seramik öğretmenliğine devam ediyorum. Kendi atölyemde de çocuklar ve yetişkinlerle seramik çalışmalarına devam ediyorum.

 Burada da çocuklarımızla yaptığınız kil atölyesinde onların el becerilerini ortaya çıkarmada muazzam başarılısınız. Nasıl yapıyorsunuz bunu?

Çocukların içinde o güç var zaten. Onlar bizden çok daha yaratıcı. Özellikle 7 yaşın altında çok daha özgürler. Onlara o alanı açınca zaten ellerinden bir şeyler çıkıyor. Ben biraz yönlendirerek sevdikleri şeyleri ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Neyi, nasıl koyacakları konusunda onlara aracı olmak için uğraşıyorum. Mesela yapıştırmayı bilmiyorsa ona yardımcı olup, yol açıyorum. Aslında kendi içlerinden gelen şeyi yapmış oluyorlar.

 Sizin ailenizde özel gereksinimli biri var mıydı? Bizim için gönüllü olmaya nasıl karar verdiniz?

Benim ailemde ya da yakın çevremde özel gereksinimli biri hiç olmamıştı. Benim için burada olmak çok güzel. Çocuklar arasında fark görmüyorum aslında. Çocuklar kil ve elleri ile bir şey yaptıklarında, o şeyi ortaya çıkardıklarında, “Ben yaptım!” dedikleri ve beğenip mutlu oldukları bir an var. Gözlerinde bunu görüyorsunuz. Benim bu işle ilgili en büyük motivasyonum işte o an. Çocukların gözündeki mutluluk bana yetiyor. Özel çocukların da biraz daha fazla ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. El ile çalışmak, konsantrasyon arttıran bir şey.

 

Çocukların seramik ve kil ile çalışması hangi bakımlardan onları destekler? Aileler bu konuda ne bilmeli?

Sadece özel çocukların değil, bütün çocukların dikkatleri belli bir oranda dağınık. Ama seramik ile çalışmak dikkatlerini toplayan bir aktivite. En hareketli çocuğun bile bir saate yakın benimle oturup, kil ile yaptığı şeye konsantre olup çalıştığını gözlemleyebiliyorum. Ailelere önerim evde bol bol kil aktivitesi yapmaları. Artık renkli, kendi kendine kuruyan, fırın gerektirmeyen veya ev fırınında fırınlanabilen çok çeşitli killer var. Çocuğun motor becerilerini, zihinsel becerilerini, yaratıcılığını ve bunlarla beraber kendine güvenini “Ben bunu yapıyorum” hissini destekleyebilirsiniz.

Krikor Sar

Krikor Sar kimdir, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ben uzun yıllar Maral Müzik ve Dans Topluluğu’nda folklor oynadım, sonra davul çalmaya başladım. Bir ara da bizim Ermeni folk grubumuz vardı orda da perküsyon çaldım, vurmalı çalgılıların hepsini çaldım. Kuyumculuk sektöründe yetiştim. Uzun vadeli çıraklık ve kalfalık dönemim kuyumculukta geçti. Yıllar geçtikten sonra bir vesile ile kurumsal bir firmada gayrimenkul danışmanlığına başladım ve halen devam etmekteyim. Özel çocuklar ile de arkadaşım Alen vesilesi ile tanıştık. İllüzyon gösterileri yapıyorum. Her biriniz çok değerlisiniz, çok önemli katkılarda bulunuyorsunuz, bizler de bu katkının içinde az da olsa çorbada tuzumuz olsun istedik. Uzun yıllardan beri sizleyiz. Mutluyum, huzurluyum çünkü gönüllülükle yapıyorum bu işi. Her yerde menfaat beklemeyeceksiniz, her yerden para beklemeyeceksiniz. Gönüllülükle yapılan her iş güzeldir.

 İllüzyon nasıl girdi hayatınıza?

Yıllar önce Gülhane Şenlikleri vardı. Gülhane Şenliklerinde illüzyonist abilerimiz stant açarlardı. Ben de stantlara giderdim, meraklıydım. Bakardım ilgimi çekerdi. Parasını verdiğim oyunun bana hilesini gösterirlerdi. O şekilde deneye deneye, baktım bu işi yapabiliyorum… Sonra daha profesyonel aletler almaya başladım.

Daha önce hiç özel çocuklarla tanışmış mıydınız buraya gelmeden önce.

İlk kez sizin çocuklarınızla tanıştım. Daha önce de mutlaka karşılaşıyordum ama onları fark etmiyordum. Artık farkına varabiliyorum. Ailelerine ve onlara daha özenle yaklaşma şansı buluyorum. Bu çok önemli. Farklılıklarının farkına varmamız gerektiğini düşünüyorum.

 Özel çocuklarla vakit geçirmek size nasıl hissettiriyor?

Müthiş keyif veriyor. Farklı olan her şey güzeldir. Farklı çocuklarla diyalog kurmak sizi daha farklı duygulara götürüyor. Her çocuğu severim tabii ki, her çocuk ayrı bir güzeldir. Ama özel çocuklara daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Özen gösterildiği zaman bizlerin de destekleri ile kendilerini güçlendirip daha kuvvetlendireceklerdir. Bizler ne kadar bu farklı çocuklara destek verirsek o kadar çocukların gelişimine daha iyi olacağını düşünüyorum. Büyüklerle çalışmaktansa  çocuklarla çalışmak beni her zaman mutlu etti.