Çocuğum konuşabilecek mi?

Çocuğunuzun sözel (verbal) mi, yoksa sözel olmayan (nonverbal) bir otizmli mi olduğunu nasıl anlarsınız? Bu soruyu BCBA PhD Candidate at Queens University of Belfast, ABAI Student Board Member Meral Koldaş ile ele aldık.

 

Çocuğumuz sözel (verbal) yoksa sözel olmayan (nonverbal) bir otizmli mi olduğunu nasıl anlarız? Onun potansiyeline ulaşması için neler yapmalıyız?

Otizmli bireyler sosyal etkileşim ve iletişim becerilerinde yetersizlik gösterebilirler. Fakat otizmli bireyler için “tamamen iletişim becerilerinden yoksundur” ya da “iletişim becerileri geliştirilemez” şeklinde bir yargıda bulunmak yanlış olur. Çünkü otizmli bireyler sözel ve sözel olmayan bir takım iletişim becerilerine sahip olabilirler ve bu beceriler uygulamalı davranış analizine (UDA) dayalı teknikleri kullanılarak geliştirilebilir.

Amerikalı bilim insani Skinner UDA’ya dayalı olarak Sözel Davranış (Verbal Behaviour) yaklaşımını geliştirmiştir. Skinner (1957) tarafından geliştirilen Sözel Davranış kapsamında sözel davranış ve sözel olmayan davranış, vokal (sesli), vokal olmayan (sesli olmayan) davranış tanımları farklılık gösterir. Otizmli çocuklarda sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerinin nasıl geliştirileceği konusunda bilgi vermeden bu iletişim becerilerinin tanımlarını açmak faydalı olacaktır.

Sözel davranış ve sözel olmayan davranış, vokal (sesli), vokal olmayan (sesli olmayan) davranışlar ne demektir?

Literatürde sözel davranış ve sözel olmayan davranış, vokal (sesli), vokal olmayan (sesli olmayan) terimlerinin kullanımında sadece ülkemizde değil dünyada da tutarsızlıklar ve kavram karmaşaları bulunuyor. Bu tanımların tam bilinmemesi ya da tam anlamıyla kullanılmaması genellikle uygulamacılar ve aileler arasında kafa karışıklığı yaratıyor. Skinner (1957) bu terimleri birbirinden ayırarak açık ve net bir şekilde tanımlamıştır.

Vokal (sesli) davranış, ağız kaslarının hareketlerinden kaynaklanan işitsel uyaranların üretimi olarak tanımlanır. Eğer bir çocuk ses üretiyorsa, vokal olarak tanımlanabilir. Örneğin, bir çocuk ‘uuu’ ya da ‘buu’ seslerini çıkarabiliyorsa ya da babıldıyorsa bu çocuk ses üretebiliyor diyebiliriz. Bu tanımdan yola çıkarak, vokal olmayan (sesli olmayan) dediğimiz zamanda, ağız yoluyla sesler üretemeyen, konuşma seslerini kullanmayan kişileri ifade eder. Dilbilimciler ‘sözel’ terimini konuşulan dil ile eşanlamlı olarak kullanırken, Skinner’in ‘sözel davranış’ tanımlaması daha farklıdır. Son zamanlarda dünyada ve ülkemizde de kullanılan ‘sözel davranış’ terimi daha genel bir sosyal iletişim bağlamında kullanır. Sözel davranış yaklaşımı vokal (sesli) ve vokal olmayan (sesli olmayan) davranış çeşitlerini de kapsayan bir terimdir. Sözel davranış Skinnerin sözel davranış kitabında yaptığı tanımıyla ‘diğer kişilerin aracılığı ile pekiştirilen davranış’ anlamına gelir. Bu sözel davranışın vokal (sesli) ya da vokal olmaması (sesli olmayan) onun sözel davranış olup olmaması üzerinde bir etkisi yoktur, bu davranış sonucunda çevre ile kurulan iletişim bir kişi tarafından pekiştirilip pekiştirilmediğine bakılır. Örneğin, çocuğunuz sizden parmağıyla göstererek, resim kullanarak, işaret dilini kullanarak ya da doğrudan ses üreterek ‘su’ isteyebilir, bu iletişim davranışı sizin tarafınızdan ‘suyun çocuğa verilmesi’ şeklinde pekiştirilir ve pekiştirilen tüm davranışların gelecekte meydana gelme sıklığı artar. Başka bir deyişle, siz suyu verdikten sonra, çocuğunuz parmağı ile göstererek, resim kullanarak, işaret dilini kullanarak ya da doğrudan ses üreterek sizden tekrar ‘su’ isteyecektir. Burada önemli olan çevredeki kişiler tarafından bu davranışın devam ettiriliyor olmasıdır. Eğer, çocuğunuz su istediğinde suyu kendisi aldıysa burada bir pekiştirme ve iletişim söz konusu değildir ve bu davranış da sözel davranış tanımlamamıza uygun olmayacaktır. Bu davranış ‘sözel olmayan bir davranıştır’.

Sözel davranış yaklaşımına göre, bir şeyi seslendirmek veya bir kelime söylemek, sözel davranışla aynı şey değildir. Skinner’ın ‘sözel davranış’ terimini kullanması, konuşma, işaret dili, jestler, yazılı kelimeler ve semboller dahil olmak üzere tüm iletişimsel tepki ya da davranış biçimlerini kapsar. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi vokal (sesli), işaret dili, yazılı kelime veya jestler kullanarak bir bardak su istemek sözel davranış olarak adlandırılacaktır.

Çocuğumuzun sözel (verbal) mi, yoksa sözel olmayan (nonverbal) bir otizmli mi olduğunu nasıl anlarız?

Bu soruyu kısaca yanıtlamaya çalışalım… Eğitimciler genellikle ses üretebilen vokal (sesli) çocuklarla ve yeterli derecede sözel davranış repertuarı olan çocuklarla değerlendirme yaparken daha az sorun yaşarlar fakat sınırlı derecede sözel davranışa sahip otizmli bireyler için durum daha karmaşık hale gelebilir.

Sınırlı derecede sözel davranış becerilerine sahip çocukların değerlendirilmesi için standartlaştırılmış testlerle değerlendirmelerin yanı sıra davranışsal ölçümlerin de yapılması gerekir. Standartlaştırılmış testlerle (Bildiren Nonverbal Ability Test, Kaufman Kısa Zekâ Testi, Wechsler Zekâ Ölçekleri, ADOS, Stanford Binet, ASIS) yapılan değerlendirmeler, diğer örneklemlerle yani sadece kendi akran grubuyla karşılaştırma yapılmasına izin verir. Davranışsal ölçümler ise daha çok bireyselleştirilmiş değerlendirmeler yaparak, otizmli bireyin spesifik ihtiyaçlarını ele alabilir. Örneğin, standartlaştırılmış değerlendirmeler, çocuk 10 ses çıkarıyor ya da 15 kelime kullanıyor gibi bir rakamsal sonuç verir. Fakat davranışsal değerlendirmeler, test dışı bağlamlarda sözel davranış becerilerinin varlığını ve çeşitliliği dil, sosyal davranış, tekrarlayan davranışların da doğrudan gözlemlenmesi yoluyla değerlendirecektir. Otizmli birey ses üretemeyebilir fakat bilişsel ve taklit becerilerini kullanarak sözel davranış sergiliyor olabilir. Bu sebeple çocuğun sözel davranış repertuarını doğru şekilde belirlemek için davranışsal değerlendirme yapmak oldukça önemlidir.

Davranışsal değerlendirmeye hazırlanırken, uygulamacılar ve araştırmacılar, değerlendirmeleri daha anlamlı ve sürece dahil olan herkes için daha keyifli ve uygulanabilir hale getirmek için iki temel konu üzerinde durmalıdır. Bunlar uygun hedef sözel davranışların belirlenmesi ve değerlendirme ortamının düzenlenmesidir.

Uygun hedef sözel davranışları belirlemede öncelikle deneyimli bir davranış analisti ile hâlihazırdaki durumu tartışarak işe başlamak faydalı olacaktır. Çünkü hedef davranış belirlemek için davranışsal değerlendirme yapan uygulamacılar, çoğu zaman otizmli bireylerin karmaşık ihtiyaçları ile karşı karşıya kalabilirler.

Bunun yanı sıra standardize testlerin sonuçları da bu sürece dahil edilebilir. Her iki değerlendirme yönteminin de sürece dahil edilmesi önemlidir. Bu test sonuçlarının kullanılması, bu değerlendirmelerin yapıldığı tarihin de göz önüne alınması hedef belirleme sürecine fayda sağlayacaktır.

Davranışsal sözel davranış değerlendirmesinde dil, sosyal davranış, tekrarlayan davranışlar ve sözel olmayan davranışlar gibi temel alanlar değerlendirilmelidir. Buna ek olarak taklit, ortak dikkat ve talep etme becerileri, oyun becerileri de dahil olmak üzere, erken sözel ve gelişimsel becerilerin gözlemlenmesi gereklidir. Bu erken sözel ve gelişim becerileri, ileri yaşlarda olup hala sınırlı sözel davranışa sahip otizmli bireylerin değerlendirilmesi için de önemli olabilir, çünkü bu becerilerde gösterilen performans bireylerin sınırlı sözel davranış becerileri hakkında bir miktar fikir verebilir.

İkinci olarak, değerlendirme ortamı dikkatli bir şekilde planlanmalıdır. Çocuk ve ebeveyn ne ile karşılaşacaklarını bilmelidir. Ebeveyn ve çocuk için değerlendirme süreci ve değerlendiren kişiler belki sosyal hikâyeler aracılığıyla ya da resimli bir olay kartları ile sürece hazırlanabilir. Ebeveynler genellikle pekiştireçler, çocuğunun tercih ettiği ya da daha çok kullandığı iletişim biçimi ve kişisel ihtiyaçları hakkında gerekli bilgileri sağlayabilirler. Bu bilgiler davranışsal değerlendirme sürecinin olumlu geçmesi için önemlidir.

Bu değerlendirmeler sonucunda uygulamacı bir sonuca ulaşır ve artık öğrencinin hâlihazırdaki sözel davranış performansını ve bu sözel davranış için tercih ettiği iletişim biçimini (işaret dili, kart kullanımı, konuşma ve ses üretimi ya da sesli iletişim araçları) elde eder. Artık sözel davranışların geliştirilmesi için bireye hangi sözel davranış becerilerinin öğretileceği hedeflenebilir.

Peki, bu hedefleri belirleyen uygulamacılar ya da aileler bu sözel davranış becerilerini nasıl destekleyebilirler?

Öncelikle, UDA otizmli bireyler için en yaygın destek müdahalelerinden biridir. Aileler ve uygulamacılar UDA temelli stratejileri öğrenerek uygulayabilirler. Aileler UDA temelli eğitim almak için bir uzmandan yardım alabilirler. Eğer koşulları ve zaman kısıtlaması varsa UDA temelli eğitim veren ve sözel davranış yaklaşımını bilen uzman ve kurumları araştırıp iletişime geçebilirler.

Aynı şekilde özel eğitim merkezlerinde çalışan personel de, sözel davranış yaklaşımı ve iletişim becerilerinin geliştirilmesine yönelik UDA’ya dayalı teknikleri öğrenmek ve mesleki becerilerini geliştirmek için davranış analistleri ile iletişime geçebilirler.

Uygulamacıların ve ailelerin sözel davranışı olmayan ya da sınırlı düzeyde sözel davranışa sahip otizmli bireyleri anlamalarına, onlarla iletişime girmelerine ve bu sayede onları en iyi ve etkili şekilde desteklemelerine yardımcı olmak için, bilimsel olarak kanıtlanmış UDA temelli iletişim stratejilerinin takip edilmesi gerekir.

Bu iletişim stratejilerinin bir kısmı aşağıda açıklanmaktadır:

  1. Vokal (sesli) olmayan abartılı ipuçları kullanın.

El hareketleri ve göz teması, hepimizin yaptığı ve yaygın olarak kullanılan temel beden dili aktiviteleridir. Gülümsemek mutluluğu ifade etme şeklimizdir, açık kollar hoş karşılandığımızı gösterir, işaret etmek bir şeye dikkat edilmesi gerektiğini gösterir, kaşlarını çatmak mutsuz ya da sinirli olduğumuzun işaretidir. Sözel davranışa sahip olmayan çocuğunuzla konuşurken el hareketlerinizi ve göz temasını abartabilirsiniz. Bu davranışlar iletişimin önünü açan beden ve işaret dili becerilerini öğretmenin iyi bir yoludur. Mesela olumlu bir davranışını abartılı bir gülümseme ile pekiştirebilirsiniz ya da yemek isteyen çocuğunuza yemeği abartılı bir şekilde işaret edebilirsiniz. Bu yöntem çocuğun nesne ya da durumla beden dilini esleyerek bir dahaki sefere onun bu durumu taklit ederek iletişim kurmasını sağlayabilir.

  1. İletişim için siz de onu taklit edin.etişim için

Çocuklara karşı onlar için bir tehdit olmadığınızı ve iletişim kurmak istediğinizi gösteren davranışlar sergileyin. Mesela onun çıkardığı bir sesi onun dikkatini çekmek için siz de çıkarın ve bir süre sonra bunu sıra alarak yapmaya başlayın. Bu çocuğun dikkatini çekektir. Bir başka örnek de, çocuğunuz televizyonda bir köpek gördüğünde mutluluktan bağırıyorsa, çığlık atıyorsa ya da buna benzer bir ses çıkarıyorsa, sizin de onu taklit etmenizdir.

  1. Resimli kartlar kullanın.

Yaygın sesli olmayan iletişim biçimlerinden birisi de resimli kartların kullanımını içerir. Bunlar, otizmli çocuklar için ipucu niteliğinde olabilir ve onların ne hissettiklerini veya neye ihtiyaç duyduklarını anlamalarını kolaylaştırabilir. Ayrıca, sözel davranışı sınırlı olan veya olmayan bir çocuğa, üzerinde resim bulunan bir bilgi kartı gösterip odadaki asıl nesneyi göstererek yeni kelimeler öğretilebilir. Örneğin, top resmi olan bir kart ile top eşleştirilerek top çocuğa verilir. Çocuk ileride bu resimli kartı kullanarak top istediğinde topu elde edeceğini öğrenir.

  1. Konuşmaya devam edin.

Sözel davranışı olmayan otizmli bireyle vokal (sesli) iletişimi kullanmaya devam etmeniz önemlidir. Çünkü araştırmalar konuşmanın daha sonra gelişebileceğini gösterdiği için bu durum  önlemlidir. Onlarla konuşmanız sadece anlık olarak onların etkinliğe dahil olduklarını hissetmelerine yardımcı olmaz, ileri düzeyde sözel davranış becerilerini öğrenmelerine de temel sağlayabilir.

  1. İşaret dili kullanın.

Sesli ya da sözel davranışı olmayan otizmli bireyler; konuşulan dili etkili bir şekilde kullanamazken, yazılı dil, işaret dili, resimli kartlar veya dijital iletişim cihazları ile iletişim kurabilirler. El hareketlerini veya sembolleri kullanmak, yalnızca sözel davranışı olmayan çocukların iletişim kurmasına yardımcı olmakla kalmaz, aynı sistemleri kullanan diğer insanlarla iletişim kurabildikleri için bağımsızlık kazanmalarına da yardımcı olur.

Otizmli bir birey konuşma dili olmadan bile etkili bir şekilde sözel davranış becerisi ile iletişim kurduğunda, dünyaya katılma yetenekleri çarpıcı biçimde genişler.

Son yıllarda, otizmli sözel davranışı olmayan ve vokal sesler üretemeyen çocukların daha etkili iletişim kurmasına yardımcı olmak için çok sayıda uygulama geliştirilmiştir. Bunlar alternatif ve destekleyici iletişim araçları olarak adlandırılır örneğin; PECS, sesli cihazar, mobil uygulamalar vb.

  1. İletişim pasaportları kullanın.

İletişim pasaportları genellikte ülkemizde bilinmemekte ve kullanılmamaktadır.

İletişim pasaportları ailedeki diğer bireylere, arkadaşlara ve daha geniş topluluğa, otizmli çocuğunuzun iletişim ihtiyaçları hakkında bilgi edinmede yardımcı olmak için yararlıdır.

İletişim pasaportları, bir bireye, kendisiyle ilgili önemli bilgileri paylaşması için bir olanak verir ve insanların onu tanımasına yardımcı olur. Özellikle yeni yerlere giderken ve yeni insanlarla tanışırken önemlidir.

İletişim Pasaportları çok çeşitli formatlarda yapılabilir; basılı veya dijital (tablet veya PC için). Bu pasaport çocuğun bakış açısından yazılır ve anlaşılması kolaydır. Çocuğun okumaktan zevk alabilmesi, göstermek isteyebilmesi ve ona yeni şeyler eklemeye dahil olabilmesi için fotoğraflara ve resimlere yer verilir.

Konuyu bitirmeden önce dikkat edilmesi gereken bazı noktalara değinilmesi gerekiyor.

  • Öncelikle sözel davranış eğitimi ve edinimi, otizmi lan birçok birey için son derece hassas süreçlerdir.
  • Sözel davranış eğitimi, bireyin ihtiyaçlarına yönelik ve eğlenceli ve işlevsel olmalıdır. Birey kaçış davranışı gösteriyorsa, eğitim onlar için eğlenceli değildir veya işlevsel değildir.
  • Eğitimin başarılı olması için bireyin sizinle iletişime geçtiği anları yakalamanız gerekir. Ayrıca bireyi zorlamak ya da tepki vermesi için itici uyaran kullanmak sizi amacınızdan uzaklaştıracaktır.

Referanslar

Carbone, V. J., Sweeney-Kerwin, E. J., Attanasio, V., & Kasper, T. (2010). Increasing the Vocal Responses of Children with Autism and Developmental Disabilities Using Manual Sign Mand Training and Prompt Delay. Journal of Applied Behavior Analysis, 43(4), 705–709. https://doi.org/10.1901/jaba.2010.43-705

Skinner, B. F. (1957). Verbal Behavior. Prentice-Hall, Inc.

Tager-Flusberg, H., & Kasari, C. (2013). Minimally Verbal School-Aged Children with Autism Spectrum Disorder: The Neglected End of the Spectrum. Autism Research, 6(6), 468–478. https://doi.org/10.1002/aur.1329