ÖZEL EĞİTİM MEVZUATINDA NEREYE DOĞRU GİDİYORUZ?

7 Temmuz 2018 tarihli Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nin getirdiği değişiklikleri madde madde anlatmak yerine genel kapsamda nelerin değiştiğinden bahsedeceğiz.

 

 

 

 

 

 

 

HUKUK-

Avukat Jülide Işıl BAĞATUR

 

 

Özel eğitim hizmetleri ülkemizde kanunla değil yönetmelik ile düzenlenmiştir. Bu konuda en kapsamlı düzenleme 31 Mayıs 2006 tarihli 26184 sayılı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’dir.  Yönetmelik son olarak 07 Temmuz.Cumartesi günü yayımlanan 30471 sayılı R.G. ile değişikliğe uğramış ve yeni hali ile yürürlüğe girmiştir.

Bu yazıda yönetmeliğin tümünde madde madde neler değiştiğini anlatmak yerine genel kapsamda nelerin değiştiğinden ve, MEB’in özel eğitim politikası ve yol haritasından ve bu politikanın uluslararası sözleşmeler, özellikle BM Engelli Hakları Sözleşmesi ile uyumundan bahsetmek yerinde olacaktır.

Özel eğitim hizmetleri yönetmelik, genelge vb gibi diğer sadece özel eğitime çıkarılan kurallarla düzenlenmekle birlikte ayrıca milli eğitime ilişkin temel mevzuat içerisinde yer alan kurallarla da düzenlenmiş bulunmaktadır. Özel eğitim hizmetlerinin düzenlenme amacı, özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin varlığından kaynaklanır. Özel eğitim ihtiyacı olan birey yeni yönetmelikte eskisinin aynı olarak “bireysel ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren birey” olarak tanımlanmıştır. (ÖEHY m. 4/t bendi) Özel eğitimde tanılama çok önemlidir. Eğitimde tanılama, Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nde yer alan eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecini ifade eder. Okul ve kurumlarda özel eğitim hizmetlerinin başlaması için tıbbi tanılama öğrenciye en uygun eğitim ortamının tesbit edilmesi amacı ile kullanılır. Özel eğitime başlamak için tıbbi tanılama yapılması şeklinde ayrıca bir zorunluluk bulunmamaktadır. Eğitsel değerlendirme ve tanılama için Rehberlik Araştırma Merkezleri’ne başvurulduğunda, çocukla ilgili değerlendirmeler yapılırken ayrıca herhangi bir konuda tıbbi teşhis ve tanılama istenebilir. Örn; göz muayenesi, işitme fonksiyonları testi vb. Nitekim önceki özel eğitim hizmetleri yönetmeliği’nde Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu’nun görevlerini düzenleyen m. 21’ de bireyin eğitsel değerlendirme ve tanılanması sürecinde bireyin ailesini ve/veya okulu/kurumu, gerektiğinde tıbbî değerlendirme ile RAM’da yapılamaması durumunda psiko-sosyal değerlendirme için ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirmenin RAM görevleri arasına girdiğine dair çok açık bir hüküm de bulunmakta idi. Yeni Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde maalesef bu düzenleme sadece m. 43’de Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu’nun kimlerden oluştuğuna ilişkin maddede “gerektiğinde görüşlerine başvurulmak üzere ilgili kurum ve kuruluşların personellerinin kurula katılımı sağlanır” şeklinde yer almıştır. (ÖEHY m.43/4 f.)

Tıbbi teşhis ve tanılama son derece önemlidir, yapılmasında yarar hatta zorunluluk bulunmaktadır ancak eğitim sürecinin başlaması için zorunlu bir unsur değildir. Maalesef yeni yönetmelikte MEB’in eğitsel değerlendirme ve tanılamanın tıbbi yönüne ağırlık verildiğini görmekteyiz. Yeni yönetmelik açısından en büyük eleştirilerimizden birisi de budur, önceki yönetmelik uyarınca eğitsel değerlendirme ve tanılamaya alınacak bireyler için aşağıdaki belgeler istenir:

  1. a) Bireyin, velisinin ya da resmî okul ve kurum yönetiminin yazılı başvurusu,
  2. b) Okula/kuruma kayıtlı öğrenciler için bireysel gelişim raporu,
  3. c) Destek eğitim amaçlı müracaatlarda tıbbi tanılaması ile ilgili özürlü sağlık kurulu raporu. (MEB ÖEHY m.9)

7 Temmuz 2018 tarihli Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne baktığımızda ise  tanılama için aşağıdaki bilgi ve belgelerin istendiğini görmekteyiz (ÖEHY m. 8);

Eğitsel değerlendirme ve tanılama için gerekli belgeler

MADDE 8 – (1) Eğitsel değerlendirme ve tanılama için;

  1. a) Bireyin, velisinin ya da okul yönetiminin yazılı talebi,
  2. b) Koruyucu aile yanında kalan bireyler için yapılan başvurularda koruyucu aile belgesi,
  3. c) Okula kayıtlı olan öğrenciler için Eğitsel Değerlendirme İstek Formu (EK-3),

ç) Birey için uygun eğitim ortamına yönlendirilmesi amaçlı başvurularda gerektiğinde Engelli Sağlık Kurulu Raporu,

  1. d) Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında hizmet sunan kurumlarda destek eğitim hizmeti almak üzere yapılan başvurularda Engelli Sağlık Kurulu Raporu,
  2. e) Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında hizmet sunan kurumlarda destek eğitim hizmeti alan bireylerin raporlarının yenilenmesi için yapılan başvurularda ilgili kurumca düzenlenecek Dönem Sonu Bireysel Performans Değerlendirme Formu (EK-4),

Yönetmelikte göze çarpan en önemli değişikliklerden birisi bireyin uygun eğitim ortamına yönlendirilmesi amaçlı başvurularda “gerektiğinde engelli sağlık kurulu raporu” istenmesi olmuştur. Önceki yönetmelikte sadece destek eğitim amaçlı müracaatlarda tıbbi tanılama ile ilgili özürlü sağlık kurulu raporu istenirken bu kez destek eğitim amaçlı tanılama yanında gerektiğinde engelli sağlık kurulu raporu istenmesi eğitsel değerlendirme ve tanılamanın tıbbi tanılama yönünün ön plana alınmasına neden olmuştur. Okul ve kurumlarda özel eğitim hizmetlerinin başlaması için tıbbi tanılama öğrenciye en uygun eğitim ortamının tespit edilmesi amacı ile kullanılır. Özel eğitime başlamak için tıbbi tanılama yapılması şeklinde ayrıca bir zorunluluk bulunmamaktadır. Eğitsel değerlendirme ve tanılama için Rehberlik Araştırma Merkezleri’ne başvurulduğunda, çocukla ilgili değerlendirmeler yapılırken ayrıca herhangi bir konuda tıbbi teşhis ve tanılama istenebilir. Örn; göz muayenesi, işitme fonksiyonları testi vb. Tıbbi teşhis ve tanılama son derece önemlidir, yapılmasında yarar hatta zorunluluk bulunmaktadır ancak uygun eğitim ortamı için tıbbi tanılama yerine çok daha karmaşık ve şekli bir süreç olan Engelli Sağlık Kurulu Raporu’nun istenmesi yerinde olmamıştır.

Uygulamada tıbbi tanılama “Engelli Sağlık Kurulu Raporu” ile karıştırılmaktadır. Engelli Sağlık Kurulu raporu alınması esasında sadece okul-kurum dışı destek eğitim sisteminin başlaması için zorunlu bir uygulamadır. Okul ve/veya kurumlarda özel eğitim hizmetlerinin başlaması için Engelli Sağlık Kurulu Raporu’na ihtiyaç bulunmamaktadır. Buna rağmen özel eğitime ilişkin eğitim programı, özel yetiştirilmiş personel ve uygun/yapılandırılmış eğitim ortamı demek olan özel eğitim hizmetlerine başlamak ve sürdürmek için gerektiğinde sadece çok daha üst bir kavram olan tıbbi tanılama yerine engelli sağlık kurulu raporu istenmesi veliler, aileler ve özel gereksinimi olsan bireyler için gereksiz yükler yaratmaktan öteye giden bir düzenlemeden ibaret kalmıştır.  Birey için uygun eğitim ortamının tespit edilmesi ve bu ortama yönlendirilmesi gerekiyorsa bunun için uzman hekim raporu yerine Engelli Sağlık Kurulu Raporu’nun istenmesi yolunun açılması zaten örselenmiş aileler/bireyler olan özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin hastane koridorlarında daha fazla beklemelerine, yıpranmalarına neden olacaktır.

Özürlü Sağlık Kurulu Raporu; özürlü sağlık kurulunca hazırlanan, kişilerin özür ve sağlık durumu ile kullanım amacını belirten bir belgedir. Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik 30.03.2013 tarih 28603  sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır) hükümleri uyarınca özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere “özürlü sağlık kurulu raporları” özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütler” dikkate alınarak özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumları tarafından hazırlanır. Özürlülük sınıflandırması, önemli bir sağlık öğesi olarak özürlülüğün tanımı konusunda ortak ve standart bir dil ve çerçeveyi ifade eder. Özürlülere ilişkin sınıflandırma çalışmalarında, sınıflandırma sistemi olarak; Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlık ve sağlıkla ilgili durumların tanımlanması için ortak standart bir dil ve çerçeve oluşturmak amacı ile geliştirilen ve insanın işlevselliği ve kısıtlılıklarla ilgili durumlarının tanımlanmasını sağlayan çok kapsamlı uluslararası bir sınıflandırma sistemi olan “İşlevsellik Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması” esas alınmaktadır. 30.03.2013 tarih, 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” uyarınca (m.7) özürlü sağlık kurulu raporlarını düzenlemeye yetkili sağlık kurumlarını ve hakem hastaneleri Sağlık Bakanlığı belirler ve internet sitesinde yayımlar. Yetkili olmayan sağlık kurumları ile 6 ncı maddede belirtilen şekilde özürlü sağlık kurulunu teşkil edemeyen sağlık kurumlarının verdiği sağlık kurulu raporları değerlendirilmeye alınmaz.

Ülkemizdeki engellilik kavramına yaklaşım tıbbi model özellikleri taşır. Engellilik, yalnızca tıbbi etmenler ile ortaya çıkan bir bozukluk olarak değerlendirilmektedir. Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik yaklaşık 15 yıldır ana yapısı değişmeden yürürlüktedir. 2006, 2010, 2012, 2013 yıllarında temelinde değişiklik yapılmaksızın yayınlanmıştır. Mevcut yönetmelik çocukların hak ve gereksinimlerine ulaşmalarında yarattığı engeller nedeniyle çağın gereğini karşılayamamaktadır.

Yeniden Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne dönersek, yeni yönetmeliğin kaynaştırma yanında bütünleştirme uygulamalarına ilişkin ifadelerine 2012 tarihli yönetmeliğe göre daha fazla yer verdiği görülmektedir. Yönetmelikte bütünleştirme eğitimi ile amaçlanan eğitim yönteminin bütünleştirme eğitimi/kapsayıcı eğitim (inclusive education) olmadığı, kaynaştırma içerisindeki bütünleştirme uygulamaları kastedildiği, yönetmelikte yer alan özel eğitime ilişkin uygulamaların bu haliyle BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nde düzenlenen eğitim hakkından içerik anlamında giderek uzaklaştığı görülecektir. Şöyle ki; yarı zamanlı kaynaştırma uygulamaları olan özel eğitim sınıfları açılmasının eğitimin kademeleri ile sınırlandırıldığı, tam zamanlı kaynaştırma uygulamalarının zaten yüzde dağılım olarak en az yapıldığı orta öğretim yani lise kademesinde, ortaöğretim programı uygulayan özel eğitim sınıflarının açılmasının hiç mümkün olmadığı, özel eğitim programı uygulayan özel eğitim sınıflarının açılmasının ise ancak okul öncesi, ilkokul ve ortaokul seviyesinde mümkün olduğu, lise seviyesinde ise ancak mesleki ve teknik eğitimde özel eğitim programı uygulayan özel eğitim sınıflarının açılmasına izin verildiği görülecektir. Ortaokul seviyesinde ise İmam Hatip Ortaokullarında “aynı eğitim programını uygulayan” özel eğitim sınıflarının açılmasına izin verilmediği görülecektir. (ÖEHY m. 26,27,28) Kapsayıcı eğitimde amaçlanan mümkün olduğu kadar eğitime erişimde engelleri kaldırmak olmalı iken yönetmeliğe bakıldığında, bu haliyle, zaten çok az özel gereksinimli öğrencinin yararlandığı ortaöğretim kademesindeki eğitimden özel gereksinimli öğrencilerin yararlanması daha da kısıtlanmış olduğu ve bu öğrencilerin daha çok mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmiş olduğu görülmektedir.

Önceki yönetmelikte kaynaştırma eğitimine ilişkin hükümlerin oldukça daraltıldığı görülmektedir. Bu hükümlerden bazıları örneğin “Kaynaştırma uygulamaları yapılan okul ve kurumlardaki personel, diğer öğrenciler ve onların aileleri özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin özellikleri hakkında okul idaresince yapılan planlama doğrultusunda RAM, BEP geliştirme birimindeki ilgili kişilerce bilgilendirilir” hükmü uygulamada çok hayata geçmese, bilinmese de kanımca içerik olarak çok önemli bir düzenlemedir. Bugün mevcut okullarda özel gereksinimli öğrencilerin yaşadığı birçok sorun da diğer doğal gelişim gösteren öğrenci ve velileri ile olan ilişkilerden, onların yaklaşımlarından, tutum ve davranışlarından kaynaklanmaktadır. Veli gruplarında, whats up ve diğer sosyal medya yazışmalarında özel gereksinimli öğrenciler ve velileri etiketlenmekte, okuldan atılmaları için kampanyalar başlatılmaktadır. Bu nedenle diğer  öğrenci ya da velilerin, okul çalışanlarının Okul ve RAM tarafından ilk kaynak olarak bu çocukların varlığı, işlevi (kimliği değil) kaynaştırma uygulamalarının önemi, bu uygulamaların getirdiği kazanımlar üzerinde bilgilendirilmeleri çok önem taşımaktadır. Buna karşın yeni yönetmelikte kaynaştırma/bütünleştirme uygulamaları daha da kısaltılmış, önceki yönetmelikte yer alan bu çok önemli düzenleme ortadan kaldırılmıştır.

Yeni yönetmelikte eğitsel değerlendirme ve tanılama ile ilgili hükümlerde de değişiklikler görülmektedir. Rehberlik Araştırma Merkezleri’ndeki Özel Eğitim Değerlendirme Kurullarında yapılan eğitsel değerlendirme ve tanılamanın çağdaş yöntemlerle mümkün olduğunca multi disipliner bir şekilde yapılması, özel gereksinimli öğrencinin tanılamanın yapıldığı andaki durumunun, ona uygun eğitim ortamının tespitinde çok önem taşımaktadır. Önceki Yönetmelikte (m.19/3,4 f.) söz konusu multi disipliner yapı tarafından değerlendirilmenin gerektiğine ilişkin çok önemli hükümler bulunmaktadır; “Özel eğitim değerlendirme kuruluna üyelerin dışında gerektiğinde; eğitim programcısı, odyolog, psikolog, psikometrist, sosyal çalışmacı, dil ve konuşma terapisti, fizyoterapist, uzman hekim gibi diğer meslek elemanlarından seçilecek birer kişi, çıraklık ve yaygın eğitime gidecekler için ilgili kurum temsilcisi, özel eğitime ihtiyacı olan bireyin çalıştığı kurumdaki iş yeri temsilcisi kurula üye olarak katılabilir.”(3.f) “Özel eğitim değerlendirme kurulunca, bilgilerine başvurulmak üzere; özel eğitime ihtiyaç duyan bireyin sınıf ve alan öğretmeni, sınıf rehber öğretmeni, kayıtlı olduğu okulun veya kurumun müdürü, başvuru yapan kurum temsilcisi, özel eğitim hizmetleri kurul üyesi, üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğretim üyesi ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi çağrılabilir.”(4.f) Bunun yerine yeni yönetmelikte Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu’nda “Gerektiğinde görüşlerine başvurulmak üzere ilgili kurum ve kuruluşların personellerinin kurula katılımı sağlanır.” (ÖEHY, m. 43/4 f.) şeklinde hüküm yer almaktadır. İçerik anlamında bu hükmün diğer hükmün yerine geçebileceği, daha sade olduğu, aynı şeyi karşıladığı iddia edilebilirse de özel eğitimde çok önemli bir başlangıç olan eğitsel değerlendirme ve tanılamanın doğru yapılabilmesi çocuğun üstün yararı açısından çok fazla önem arz ettiğinden yukarıdaki gibi kapsamlı bir düzenlemenin korunmasının ve yeni yönetmelikte yer almasının gerekli olduğunu dile getirmek istiyorum.

Yeni Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği ile ilgili yazımıza devam edeceğiz.