“ÖZEL EĞİTİM HİSSE DEĞİL HİSSİYAT İŞİ”

Kaynaştırma ve özel eğitim alt sınıflarının yanı sıra özel rehabilitasyon merkeziyle bütünsel bir eğitim anlayışı sunan Elit Gençler Koleji’nin Genel Müdür Yardımcısı Hatice İpet Mutlu ile bir araya geldik.

 

Kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Hatice İpet Mutlu. Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuyum. Yüksek lisansımı Marmara Üniversitesi İnsan Kaynakları Bölümü’nde tamamladım. 2002 yılında eğitim sektöründe özel okul yöneticiliğine başladım. Elit Gençler Koleji Genel Müdür Yardımcısı ve Yücelen Özel Eğitim Kurumları kurucu müdürüyüm.

 

SAHAYA İNMEK ÇOK FARKLI BİR SERÜVEN

Özel eğitim alanıyla yolunuz nasıl kesişti?

Özel eğitim öğrencileriyle yollarımızın kesişmesi 2003 yılına dayanıyor. 2003 yılında üç özel öğrenciyi okulumuza kabul etmemizle farkındalığımız arttı. Daha önce bu öğrencileri kaynaştırmaya kabul etmiştik ama çıkan sıkıntılardan dolayı bir şekilde kaynaştırmaya devam edemez hale geldik. Ondan sonra bir yol ayrımına geliyorsunuz; ya bu üç öğrencinin velisine “Lütfen çocuğunuzun kaydını bir başka okula alın” diyecektik ya da bir çare bulup okulda kalmalarına çalışacaktık. Biz bir çare bulmak yolunu tercih ettik. Onlara küçük bir sınıf açtık. Çocuk gelişimi mezunu bir eğitimci eşliğinde eğitim-öğretime o yıl tamamladık. Sadece iyi niyetle yaptığımız kısa süreli bir çözüm gibi gelmişti bize. Sonra o üç öğrenci beş, on derken özel gereksinimli öğrenci sayısı hızla artış gösterdi. Bu yolu bize gösteren, bu ihtiyacın farkındalığını yaratan, doğru yolda gitmemize vesile olan velilerimize ben buradan teşekkür ediyorum. Akademik olarak pek çok şey bilebilirsiniz ama sahaya inmek çok daha farklı bir serüven. Velilerimle birlikte bu yolda, doğru insanlarla, doğru kuruluşlar ve metotlarla kendimize ait, sadece bu okula özgü bir özel eğitim bölümü kurduk ve bu şekilde eğitimimiz devam ediyor.

 

Bir de Özel Yücelen Özel Eğitim Kurumlarınız var. Burayı açmaya nasıl karar verdiniz?

O da yine velilerimizin yönlendirmesi neticesinde gündeme geldi. Çünkü özel eğitime ihtiyaç duyan, özellikle otizm tanısı alan çocuk ailelerinin genellikle kapı kapı gezdiğini biliriz. Dil terapisi için ayrı yere gider, duyusal için ayrı, ABA için ayrı, okul için ayrı yere gider. Biz bunları bir çatı altında birleştirmek istedik. Bunun için de bir rehabilitasyon merkezi kurduk. Orada öğrencilerimizin bireysel terapilerini ve eğitimlerini veriyoruz. Elit Gençler Koleji’nde ise akademik eğitimlerini veriyoruz. Okulda davranış değiştirmeyle ilgili bir çalışma yapmıyoruz. Okuma-yazma ve hafifletilmiş müfredat dediğimiz eğitim tarzını kullanırız. O da çocukların birbirlerinden olan farklılıklarına ve eğitim ihtiyaçlarına göre şekillenir.

 

TOPLAM 32 ÖĞRENCİMİZ VAR

Elit Gençler Koleji’nde kaç özel gereksinimli öğrenciniz var?

Yüzde yüz kaynaştırma, yarı zamanlı kaynaştırma ve alt sınıflarımızda özel gereksinimli öğrencilerimiz bulunuyor. Tam zamanlı ve yarı zamanlı kaynaştırmaları kendi yetiştirdiğimiz öğrencilerle sürdürüyoruz. Okulumuzda toplam 400-450 civarında öğrencimiz var. Kendimize kurumsal olarak bir kota koyduk. Bu sayının yüzde 5-10’u civarında özel gereksinimli öğrenci kabul ediyoruz. Burada şu anda alt sınıflar da dahil toplam 32 özel eğitim öğrencim var. Alt sınıflarımızda ağırlıklı olarak otizmli, mental retardasyonlu ve down sendromlu öğrencimiz bulunuyor.

 

Rehabilitasyon merkezinizde kaç öğrenci eğitime devam ediyor?

Yücelen Rehabilitasyon Merkezi, Elit Gençler Koleji’ndeki çocukların daha çok bireysel eğitimlerini veriyor. Zaten onlar için açılmıştı. Fakat zaman içerisinde, sadece okul kaydıyla değil başka rehabilitasyon ihtiyacı olan çocuklar, bireysel destek ve eğitim almak isteyenleri de aldık. Benim 300’e yakın kontenjanım var aslında ama kabul ettiğimiz öğrenci sayısı 50-55. Daha fazlasını kabul etmiyoruz çünkü benim öğrencilerim derse saatlik gelmiyor. Daha uzun süreler gelip, daha yoğun eğitim alıyorlar. Aslında sürekli bir hareketlilik var ama gelenler hep aynı çocuklar. Tabii ne kadar yoğun eğitim alırlarsa, o kadar hızlı gelişiyorlar. Normal gelişimli bir öğrenci için milli eğitimin tanıdığı eğitim süresi 40 ders, ama özel eğitim öğrencileri için karşılamış olduğu, takdir ettiği ders sayısı 10-12. Özel eğitim alan öğrencilerin bana göre bu sayının dört katı eğitim alması gerekiyor.

FARKINDALIĞIN ARTMASI DAHA ÖNEMLİ

Mevcut kanunlarımıza bakarsanız düzeni kurmak üzere yeterli aslında ama uygulamada hazır değiliz. Kanunları da tam olarak uygulayamıyoruz. Onun için de ne veliler, ne kurumlar ne de sistem şu anda izin veriyor. Yeni düzenlemelerle bu da yoluna girecektir. Ama farkındalığın artması çok daha önemli. Sosyal uyum, bütüncül eğitim yaklaşımını sonuna kadar destekliyorum. İnsanlar önyargı ile davranıyor, çekiniyor ve korkuyorlar. Hepimiz bilmediğimiz şeyden korkarız. Neyle karşılaşacağınızı ve nasıl davranabileceğinizi bilirseniz korkmanıza da gerek olmaz. Mesela günlük yaşam içerisinde, alışverişte, yolda karşılaştığınız zaman bu tür bir çocuğun o anda geçirdiği bir atak, çıkardığı yüksek ses ya da sıra dışı bir davranış sizi korkutabilir. Ya gözlerinizi kaçırırsınız, ya uzak durursunuz, bir beden dili orada ortaya koyarsınız. Ve bu karşı taraftaki çocuğun annesini-babasını yerle yeksan eder. Aslında bana göre sosyal uyum normal insanlarla yapılması gereken bir şey. Bunların ne olduğunu onlara anlatmak gerekiyor. Çünkü özel eğitim velisi bunu biliyor zaten. Öğrenmek zorunda kalıyor. Ama diğerleri bilmediğinden dolayı bu barikatı kuruyorlar. Okullarda da aynı şekilde oluyor.

 

TAM ZAMANLI KAYNAŞTIRMADA SEÇİCİ OLMALI

Burada önemli bir konuya da değinmek istiyorum. Benim eleştirim ya da önerim; RAM’ların velinin isteğine göre veya kırmamak adına kaynaştırma raporu vermesi yerine çok daha seçici olması. Kaynaştırma raporu alan her öğrenci sizin normal sınıflarınızda okuma hakkı elde ediyor. Ama bu defa gerçekten faydalanabilecek olan bir kaynaştırma öğrencisinin önünü kesiyorsunuz. Neden? Çünkü özbakımı tamamlanmamış bir çocuğa kaynaştırma verirseniz, ders ortamında sorun çıkmaması mümkün değil. Ama daha öğrenebilir bir öğrenci için aynı sorun söz konusu olmuyor. Az daha gayretle arkadaşlarından kopmayacak arkadaşlarının önünü kesmiş oluyorsunuz. Gerçek hak eden öğrencinin raporunun verilmesi geri kalanlarının direkt ya yarı zamanlı kaynaştırmada ya da alt sınıfta bırakılması gerektiğini düşünüyorum.

 

Hangi yöntemlerle eğitim veriyorsunuz?

Temelini ABA metodu oluşturuyor. Eğitim koordinatörlerimizden biri hem yüksek lisansını hem doktorasını bunun üzerine yaptı. Hizmet içi eğitimlerimiz bizim çok yoğun geçer. Kongrelere katılırız, bildiriler hazırlar sunarız. Mümkün mertebe kendi sistemimiz ve uygulamalarımızın sonuçlarını, ölçeklerimizi kendimiz hazırlarız. Biz bu işe ilk başladığımızda duyu bütünleme terapisi için İsrail’den Ziva Rom’u getirtmiştik. Kendisi bu işin duayeni ve bize çok güzel eğitimler verdi. Ama bunu çok okul ortamında kullanamadık. Çok farklı bir alan. Ayrıca bazı öğretmenlerimiz Floortime’la ve PECS eğitimiyle ilgili de yurtdışında eğitim aldı.

 

Fark yarattığınızı düşündüğünüz çalışmalarınız var mı?

Zaten kurumsal olarak bir fark yaratıyoruz. Bu çocuklar üzerinde de fark yarattığımızı düşünüyoruz. Burada bir felsefenizin olması gerekiyor. Bu iş hisseyle değil de hissiyatla yapılan bir iş. Gönülden doğruyu yapmak istemeniz gerekiyor. Benim şu anda faydalı olduğum grup ortaokula kadar, liseyle ilgili bir tasarrufta bulunmuyorum. Çok talep var. Fakat kabul etmiyorum. Çünkü her şey ticari değil. Faydalı olamayacağımız hiçbir öğrenciyi kabul etmiyoruz. Ortaokuldan sonra çocukların seviyelerine göre meslek liselerine veya iş okullarına yönlendirme yapıyoruz. Özel eğitim öğrencilerine yönelik meslek liseleri çok büyük önem taşıyor. Topluma kazandırılabilecek çok öğrenci var.

İSTİKRAR ÇOK ÖNEMLİ

Özel eğitimcilere neler önerirsiniz?

Eğitim her yaşta her dönemde devam eden bir süreç. Bu alanda çalışan tüm eğitimcilerin mesleki etik ve  mesleki gelişimlerine önem vermelerini  öneririm. Karşımıza sıklıkla yetkin olmayan kişiler çıkarak hayal satıyorlar. Bu tür fırsatçılar, bu sektörde gerçekten doğru bir şeyler yapmaya çalışan eğitimcilerin ve kurumların aynı kefeye koyulmasına neden oluyor. Eğitimcilerin her şeyden önce etik bir duruşlarının olması çok önemli. Özel eğitimi sadece iyi bir kazanç kapısı olarak algılamak çocuklarımıza hiçbir fayda sağlamıyor. İnsani ve vicdani değerlere sahip olmak ve daha iyi, daha faydalı olabilmenin arayışını devam ettirmek gerekiyor. İşini severek yapması ve çok hızlı kurum değiştirmemesi gerekiyor. Çünkü istikrar bu çocukların vazgeçilmezi.

 

Ailelere neler tavsiye edersiniz?

Onların da çok sık kurum değiştirmemelerini öneririm. İyi araştırma yapmalılar. Aynı kurumda daha önce çocuğuna eğitim aldırmış ve gelişim kazanmış /kazanamamış velilerle görüşmeleri iyi olur. Mutlaka her kurum için pozitif ya da negatif şeyler söyleyenler vardır. Söylenti ve dedikodulara göre değil , ekibine kadrosuna, uygulanan eğitim metotlarına, yetkinliklere kısacası doğru noktalara bakmak ve araştırmak gerekiyor. Sadece özel eğitim velilerinin değil örgün eğitimdeki velilerin de doğru noktalara bakmayı öğrenmelerini tavsiye ederim.

 

AİLELER KABULDE ZORLUK YAŞIYOR

Otizmle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Görülme sıklığı son derece yüksek. Ya toplumun farkındalığı arttı ya da gerçekten insanoğlu suni hayatın beslenme hatalarının genetiği bozmasından kaynaklı bedelini ödüyor. Anne babaların çocuk sahibi olmadan önce çocuk yetiştirmek için biraz kitap okumaları, bir çocuğun nasıl geliştiğini öğrenmeleri gerekiyor.” Bizim annemiz babamız, bizi böyle mi yetiştirdi?” edebiyatını bir kenara bırakıp daha bilgili daha bilinçli nasıl olurum fikrini benimsemeliler.  Bazen bir veli çocuğunun sıkıntılı hareketlerini normal gelişen bir çocuğun hareketleri olduğunu düşünebiliyor. Ya görmek ve kabul etmek istemiyor ya da farkı bilmiyor. Bu tür durumlarda çocuklar erken eğitim fırsatını kaçırmış oluyor. Normal ya da özel gereksinimli olsun hiçbir çocuğu görmeden kabul etmiyoruz. İçeride daha sonra ders ortamında hoş olmayan durumlarla karşılaşılabiliyor. Önemli olan çocuğun neye ihtiyacı olduğunu doğru tespit edebilmek.

 

Siz aileye gereken yönlendirmeyi yapıyor musunuz?

Aileler rapor alma konusunda çok istekli davranmıyor. Çocuğumun siciline işlenecek, yaftalanacak diye endişe duyuyor. Herkes çocuğu için endişe duyar ama kabullenmemek de zamanı hoyratça kullanmak demek. Ben biraz daha realist davranılması taraftarıyım. Bir sorun olabilir, bu sizi çok üzebilir ama çocuğumuza da bir şeyler vermek/kazandırmak  istiyorsak  gerçeği kabul etmek ve sorunlarla savaşmak yerine çözüm uygulamalarını hayata geçirmek gerekiyor. Biz kendi kurumlarımızda rehber öğretmenlerimiz ve psikologlarımız aracılığı ile gerekli gördüğümüz durumlarda tabii ki yönlendirme yapıyoruz. Ancak bu bilgiler ulaşılamayacak bilgiler değil. Ülkemizde aileler için aile danışmanlık merkezleri ve psikolojik destekler alabilecekleri çok güzel merkezler var. Sadece toplumsal kabul ve sosyal uyum konusunda sıkıntımız var. O da zaman içerisinde çözülecektir diye umut ediyorum.