OTİZM TANISINI PSİKOLOGLARIN KOYMASI DOĞRU DEĞİL

Çocuk ve Genç Psikiyatristi, Psikoterapist Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya, psikologların otizmin tanısında değerlendirme yapmalarının uygun olmadığını söyleyerek, “Bu konuda ülkemizde sınır ihlalleri ve ailelerin mağdur edilmesi söz konusu olabiliyor” diyor.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1982 Kırşehir doğumluyum. Tıp eğitimimi 2006 yılında Hacet-tepe Üniversitesi Tıp Fakültesi (İngilizce), uzmanlık eğitimimi ise 2010 yılında İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde tamamladım. İlk kez Çapa’dayken Otizm Birimi’nde sayın Prof. Dr. Nahit Motavalli Mukaddes ile tanışmıştım. Mecburi hizmetimi 2011-2013 arasında Aydın Devlet Hastanesi’nde yaptım. 2013 yılında İstanbul’a döndüm. Bakırköy ve Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanelerinde bir süre baş asistan olarak çalıştıktan sonra, 2014 yılında Yrd. Doç. Dr. olarak Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bölümüne öğretim üyesi olarak olarak atandım. 2017 yılında doçent oldum. Şu anda akademik çalışmalarıma İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde devam etmekteyim. Çocuk ve aileleri ise Bağdat Caddesi-Kadıköy’deki kendi kliniğimde kabul ediyorum.

HER BEŞ ÇOCUKTAN BİRİ OTİZMLİ

Otizmle sıkça karşılaşıyor musunuz?
Otizm spektrum bozuklukları tüm dünyada sıklığı giderek artmakta olan bir hastalık tablosudur. Dünyadaki sıklığına bakarsak yaklaşık yüzde 2 gibi oran mevcut, yani aslında sık görülen bir psikiyatrik tablo. Ben de özellikle son yıllarda daha sıkça görmeye başladım. Belki bu alanda daha çok ilgilendiğim ve uzmanlaştığım için bir başvuru yanlılığı olabilir ama ilk defa muayeneye gelen her 5 çocuktan en az 1 tanesi yeni otizm tanısı almakta veya otizm spektrum bozuklukları için risk taşımakta oluyor.

Gözlemlerinize ve tecrübelerinize dayanarak otizmin günümüzdeki tablosuna dair neler söylersiniz?

Ne kadar erken tanı konulup tedaviye başlanırsa gidişat o kadar iyi olmaktadır. Eskiden 5 yaşa kadar konuşamayan çocukla ilgili bir beklentiniz olmasın denilirdi ama şimdi biliyoruz ki ilkokul yaş grubunda konuşan, konuşamasa bile diğer iletişim kanallarını kullanan ve okuma-yazma öğrenip üniversiteye giden otizm tanılı çocuklar var.

Yorucu ve uzun süreli eğitim programlarına ailelerin devam etmesi bazen zor olup, hızlı iyileşme vaat eden alternatif tedavi yöntemlerine (örneğin hiperbarik oksijen, yunus terapisi, nörofeedback, özel diyetler, yurtdışından getirtilen özel takviye ilaçlar) yönelebiliyorlar. Bu yöntemlerin etkinliği ispatlanmadığı gibi, bazıları aileleri hem maddi hem de manevi zarara sokabiliyor. Etkili tedavi yöntemi otizme yönelik özel eğitimdir. Ek olarak spor ve uğraşı terapisi de faydalıdır. 

Aşılar konusunda aileler tarafından son dönemde giderek artan bir çekince söz konusu. Buna ne diyeceksiniz?
Özellikle vurgulamak gerekir ki aşılar otizme yol açmaz. Her çocuk otizmi olsun olmasın ulusal aşı takvimine uygun korunmalıdır ve her çocuğun sağlıklı yaşam hakkını aileler “aşı karşıtıyız” diyerek elinden almamalıdır. Ülkemize biliyorsunuz ki yoğun bir göç var ve pek çok hastalık yeniden görülmekte bu nedenle önlenebilir olanlar için aşılamak çok önemli.

OTİZMDE PSİKOLOGLARIN ROLÜ

Otizmin tanı ve tedavisinde bir psikoloğun rolü nedir?
Otizm tanısı klinik bir tanıdır. Bu nedenle tüm dünyada bilimsel geçerliliği olan yaklaşım tanının “çocuk psikiyatrisi” uzmanlarınca konulmasıdır. Ancak bir çocuk ve ailesini önemli derecede ilgilendiren bu tanısal süreçte, multidisipliner pek çok alandan uzman kişinin incelemelerinin yer aldığı ekip çalışması oldukça kıymetli.
Tanı için en geçerli olan şey hekimin psikiyatrik gözlemi ve görüşmesidir, ancak hastalık şiddeti ve sorun alanları detaylandırmada ve takipte kullanımda faydalı bazı nöropsikolojik test ve ölçekleri psikologlar uygulayabilirler.
Amerika’daki klinik uygulamalarda otizm için riskli bir çocuğun, çocuk psikiyatristi, nöropsikolog, konuşma terapisti gibi farklı uzmanlarca yoğun ve ayrıntılı değerlendirmesi yapılmakta ve gün sonunda çocuk psikiyatristinin ekip başı olduğu bir toplantıda çocuk ile ilgili toplanan bilgiler ve gözlemler paylaşılmakta ve çocuğun tanısı belirlenip, eğitsel müdahaleler planlanmaktadır.
Otizm tedavisinde en etkili bulunmuş olan çocuğa özgü otizmin çekirdek sorunlarına yönelik ve daha çok davranışçı müdahaleleri içeren eğitim programıdır. Psikologlar özel eğitim alanında ek eğitim ve otizme yönelik müdahaleler ile ilgili sertifikalı eğitimler alıp, deneyimler kazandıkça otizm tedavisinde yer alabilirler. Ayrıca otizme eşlik edebilecek duygusal ve davranışsal sorunların çözümünde psikologlar da yer alabilirler.

Psikologlar “Bu çocuk otizmli ya da değil” deme yetkisine sahip midir? Bunu yapan meslektaşlarınıza neler söylemek istersiniz?
Tekrar edersek otizm ile ilgili konularda psikologlar, çocuk psikiyatristi tarafından tanı konulan çocukların gelişim ve zekâ düzeylerini belirlemeye yardımcı testleri yaparlar. Eğer otizmde eğitim verme konusunda bir eğitimden geçmişlerse özel eğitim programı verebilirler. Tanı alıyor tanı almıyor gibi değerlendirmeler yapmaları uygun ve kabul edilir değildir. Tüm dünyada bu konu net iken maalesef ülkemizde sınır ihlalleri ve ailelerin mağdur edilmesi
söz konusudur.

Otizme eşlik eden psikolojik problemler nelerdir?
Otizm spektrum bozukluğu olanların genel nüfusa oranla daha fazla “davranışsal sorun” ve “psikiyatrik bozukluk” gösterdikleri pek çok epidemiyolojik ve klinik çalışmada gösterilmiştir. Komorbid durumların değerlendirmesi ve tespit edilip tedavi edilmesi bu bireylerin eğitsel programlarına, öğrenmelerine ve hayat kalitelerine önemli düzeyde katkıda bulunmaktadır.

Otizmin çekirdek belirtilerine yönelik ilaç tedavileri bulunmamakla birlikte, eşlik eden psikiyatrik durumlar için etkin tedaviler mevcuttur. Tipik gelişen çocuklara göre daha sık dikkat eksikliği, hiperaktivite, hırçınlık, kaygı bozuklukları, uyku bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk görülmektedir. Uygunsuz cinsel davranışlar ve saldırgan, kendine veya çevresine zarar verici davranışlar aileler için özellikle sorun olmaktadır. Ergenlik döneminde ve özellikle işlevselliği iyi olan otizm tanılılarda depresyon, ergenlik krizleri daha fazla görülebilir.

Otizmde ailenin psikolojik destek alması ne kadar önemli?
Otizm tanısı almış çocukla en çok zaman geçiren, maddi-manevi her türlü yükü üstlenen anne ve babalardır. Uzun ve yorucu otizm tedavi sürecinde anne ve babalarda tükenmişlik
başta olmak üzere depresyon, kaygı bozuklukları gibi pek çok psikiyatrik belirti görülebilir. İlk tanıyı duydukları andan itibaren ailelerin psikolojik olarak desteklenmesi önemlidir. Çünkü
tıpkı “Önce maskeyi kendinize sonra çocuğunuza takın” diye yapılan uçak anonsları gibi ebeveynlerin psikolojik dayanıklı lığının artırılması öncelikle çocuk için gereklidir.

OTİZMLİ ÇOCUK VE AİLELERİ İÇİN DÜZENLEME YAPILMALI
Son zamanlarda otizm bilinirliğinde artış var fakat toplumsal duyarlılık aynı oranda artmadı. Bu farkındalığı artırmak için sizce neler yapılabilir?
Nisan ayında otizm farkındalık etkinlikleri görünür bir şekilde arttı ama mavi giyerek veya “Farkındayım” diyerek farkında olunmuyor. Otizmli çocuklarda önemli olan sosyalleşme için toplumda çocukları dahil eden yerler olmalı. Parklar, spor alanları, sanat atölyeleri, toplu taşıtlar başta olmak üzere pek çok yerde otizmli çocuk ve aileler için düzenlemeler yapılmalı. Ayrıca örgün eğitime katılmaları çok önemli, tüm okullarda tüm sınıflarda otizmli çocukları kapsayacak planlamalar yapılmalıdır. Önyargılı olmak, sözel veya sözel olmayan yolla rahatsız etmek (bir bakış, gülüş bile) aileleri ve çocukları zor durumda bırakmaktadır. En çok etiketlenmekten korktukları için toplumda daha duyarlı ve daha çok hoşgörülü olmalıyız. Devlet politikası olarak eğitsel imkanları özellikle arttırmalıyız.

KIYASLAMA YAPMAYIN
Yeni tanı almış çocukların ailelerine önerileriniz nelerdir?
“Çocuğunuzda otizm olabilir” denmesi bile, sizin için “şok edici” bir haber olabilir sevgili anne ve babalar. Ama önemli olan bu şok halinden çıkmak ve bir an önce hareket etmektir. Çünkü özellikle küçük yaşlar beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönemdir. Bu kritik dönemde çocuğunuzun ilerleme şansını; tanıyı reddetme, kabullenmeme veya alternatif tanı ve tedaviler aramayla elinden almayın.
Erken yaşta tanı konulup eğitime yönlendirilmesi, beyin gelişiminin hızlı olduğu dönemlerde yapılması önemlidir. Bu nedenle otizm için uzmanlaşmış bir özel eğitim merkezini tercih etmeleri, Uygulamalı Davranış Analizini eğitsel programına katan bir merkeze gitmeleri düzelme şanslarını artırmaktadır. Ülkemizde özel eğitim merkezlerinin niceliksel artışına karşıniteliksel artışlar sağlanmalıdır.
Eğitim; çocuğun dil gelişimini kazanması, sosyal gelişimi, kendine bakım becerilerini kazanması ve yaşıtlarıyla birlikte okula devam edebilmesi için gereklidir. Erken ve yoğun eğitsel program ve ailenin bu sürece katılımı çok önemlidir. Yurtdışında haftalık 40 saati bulan bu eğitim, ülkemiz koşullarında sağlanamamakta olup, aileye evde de eğitsel tedaviyi sürdürmede büyük görevler düşmektedir.
Her çocuk farklıdır, her otizmli çocuk da birbirinden farklıdır. Hem belirtiler hem de tedavide düzelmeler her çocuk için özeldir. Bu nedenle kıyaslama yapmayın veya diğer çocukların ailelerinin uyguladığı yöntemleri size önerilmedikçe uygulamayın.