“Köpek eğitimcisi değiliz, Pavlov ile hiç alakamız yok!”

MS, BCBA, EI (ABA Uzmanı) Davranış Terapisi Uzmanı ve Algı Aba Terapi Merkezi süpervizörü Nicky Nükte Altıkulaç,”Amerika’da insanlar otizm ile yaşamayı öğrenmeye çalışıyor, Türkiye’de ise hala ondan kurtulmaya çalışıyorlar” diyor. Kendisiyle Uygulamalı Davranış Analizi’ni, uygulanırken dikkat edilmesi gerekenleri ve problemli davranışlarla baş etme yollarını konuştuk.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Aslen İstanbul doğumluyum Marmara Üniversitesi’nden mezun olduktan itibaren hep özel çocuklarla çalıştım. 1992 yılında kendi kurumumu açtım, İstanbul’daki ilk 5 özel eğitim merkezinden biriydi. Aynı zamanda da normal çocuklara eğitim veren bir yuvam vardı. Dolayısıyla kendi çapımda ilk kaynaştırma eğitimlerine orada başladım. 1999 yılında eğitime devam etmek üzere Amerika’ya yerleştim. Orada eşimle tanıştım; çocuklarım, ailem oldu ve eğitimime ABA üzerinde devam ettim. 2004 yılından itibaren kendi kurumum var ve 2012 yılından beri de kendi öğrendiğim bilgileri analiz edip Türkiye’deki meslektaşlarıma ulaştırmak gibi bir misyon edindim.

ABA Terapi yöntemini kullanarak “ALL KIDS FIRST Early Intervention Services, LLC.” şirketini kurdunuz. Bize All Kids First’ten biraz bahseder misiniz?
İstanbul’da özel eğitimci olarak çalışıyordum, özel merkezimde özel ders veriyordum. Amerika’ya gittiğimde aynı alanda çalışmaya devam etmek istedim ama gördüm ki, orada özel eğitimci olarak özel eğitim vermek diye bir kavram yok. Çünkü özel eğitimcilerin hepsi zaten okul sisteminde var ve hiçbir aile özel eğitimciye ekstra para vererek özel ders aldırmıyor. Dolayısıyla kariyerime özel eğitim alanında farklı bir yön çizme durumunda kaldım. İlk olarak erken müdahaleci olarak bebeklere evlerde servis veren bir şirket ile çalışmaya başladım. Daha sonra ABA’yı duydum ve etkilerini görüp alanımı o yöne kaydırmaya karar verdim. Eğitimime devam ettim ve girişimci ruhum hiç beni bırakmadığından o sırada kendi şirketimi kurdum. İlk şirketimi açtığımda devletle işbirlikli erken müdahale servisleri sunan bir şirketti, zaman içinde ABA’nın da gelişmesi ve yayılmasıyla ev (home base) ABA terapilerim başladı. Şu an iki kliniğim var. Bir tanesi küçük yaş çocuklarına ABA eğitimi veriyor, grup eğitimleri ve kişisel eğitimler… Home base eğitim hala devam ediyor ve şirketimizin büyük bir kısmını kapsıyor. Artı yeni projem yetişkin yüksek gelişimli otizmli, aspergerli gençlere meslek eğitimi ve sosyal beceri eğitimleri vermek… “Şimdi bir bebeğim daha oldu” diyorum.

Otizmin bilinen tıbbi bir tedavisi yok ama terapiler sayesinde bireylerin kendi başlarına gerçekleştiremedikleri aktiviteleri gerçekleştirmeleri, iletişim, konuşma, algılama gibi konulardaki sorunlarında mesafe kat etmeleri sağlanabiliyor. Otizmde uygulanan metotlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Şu an otizmde en etkili yöntem, bilimsel temelli olduğu ve dataya bağlı olduğu için ABA (Uygulamalı Davranış Analizi). Konuşma terapisi, fizyoterapi de ekibin birer parçası. Bazı ailelerimiz diyetler uyguluyor, kimine faydalı olabiliyor, bazı aileler oksijen tedavisi uyguluyor, hipoterapi uygulayanlar var. Bunlar genelde Amerika’da tek birine yönelmek şeklinde değil, paket halinde. Eğitimle ilgili kısımda en etkili ve kabul edilmiş tek eğitim tarzı ise ABA.

ABA tam olarak nedir ve ne kadar süredir uygulanıyor?
Kısa tanımla, davranış tekniklerini uygulayarak bireye yeni davranışları öğretmek… Aslında çok eski, 1940-1950’lere dayanan bir metot ve maalesef ABA’nın sadece otizm için kullanıldığı düşünülüyor. Oysa ABA birçok alanda kullanılan bir bilim dalı. Amerika’da popülaritesinin artması son 20 yılda oldu. Hala gelişmekte olan dinamik bir bilim dalı. Yeni teknikler ve yeni terimler çıkıyor ve sürekli bunları takip ederek güncellenmek zorundasınız.

ABA’yı kimler uygulayabiliyor? Eğitim sürecinden bahseder misiniz?
Amerika’da isterseniz master olarak ya da yüksek üniversite olarak okuyabiliyorsunuz. Eğer BCBA sertifikalı ABA uzmanı olmak istiyorsanız, ya master yapıyorsunuz ya da alanla ilgili bir okulda master yapıp üzerine sertifika programı alıyorsunuz. Onu bitirdikten sonra da 1500 saatlik staj programı var. 1500 saati tamamladıktan sonra sınava girme hakkı veriliyor. İmtihanı geçerseniz sertifika alıyorsunuz ve iki senede bir Eylül ayında hizmet içi eğitim tamamlamanız gerekiyor. Eğer kaybederseniz tüm bunları tekrar yapmanız gerekiyor. Online eğitim alınabiliyor ama 1500 saatlik stajın en az 750 saatini bire bir çocuklarla çalışmak gerekiyor. İmtihanlar ezbere sorular değil, vaka veriliyor, dolayısıyla lisan problemi olabilir.

2012 yılından beri İstanbul’daki Algı ABA Terapi Merkezi’nin süpervizörlüğünü yapıyorsunuz. Bu işbirliği nasıl başladı?
Amerika’ya yerleştikten sonra 10 sene kadar Türkiye’ye gelmemiştim. İkinci gelişimde 2011 yılında, yaptığım işleri anlatırken arkadaşlarım ‘niye gelip öğrendiklerini burada meslektaşlarına anlatmıyorsun’ diye fikir verdiler. Birçok kimseye ulaştım, Yankı Yazgan da bunlardan biriydi. Yankı Bey’in Otizm Akademisi’ne konuk konuşmacı olarak gelmemi teklif etmesiyle 2012 yılının ocak ayında Otizm Akademisi’ndeki konuşmaya geldim. Algı Aba Terapi Merkezi’nin yöneticisi Selim Beyler de oradalarmış. Ertesi akşam uçağımın kalkmasına 6-7 saat kala arayıp görüşmek istediklerini söylediler. O kadar istekli ve içtendiler ki ‘hayır’ diyemedim. Ben de kendi ülkem için bir şeyler yapmak istiyordum. Böylece çok güzel bir dostluk başladı. Başta sadece bir senelik bir projeydi, çünkü küçük çocuklarım vardı ve onları bırakmak istemiyordum. Aklımda bu kadar uzun soluklu olacağı yoktu ama 5 senede büyük bir dostluk gelişti.

Beş yıldır Algı Aba ile her hafta görüşüp onlara süpervizörlük yapıyorum. Çocukların gelişimi konusunda her hafta koordinatörlerle Skype görüşmeleri yaparak çocukları takip ediyorum. Ayrıca email trafiğinde de hep varım. Buradaki klinik aşağı yukarı benim Amerika’daki kliniğimin aynısı.

Sosyal ortamdan uzaklaşma, konuşma zorlukları ve dikkat problemleri için ABA nasıl bir katkı sağlıyor?
Herhangi yeni bir davranışı öğretmek veya istenmeyen bir davranışı değiştirmek istediğiniz her yerde ABA var. Amaç eğer çocuğa sosyal katkı sağlamaksa sosyallik dediğimiz ne? Bizim için hedeflerin olabildiğince somut olması gerekiyor. Sosyalleşmeyi ‘çocuğum merhaba desin’, ‘soru sorsun’, ‘nasılsın dendiğinde cevap versin’ diye somutlaştırdığınız takdirde biz bunu öğretebiliriz. Ben size çocuğunuzun isteklerini elde etme yolunu öğretebilirim. Konuşma fiziksel bir şey. Fiziksel bir sorunu olmasa bile çocuğun konuşup konuşmayacağını bilmiyoruz, ama ben bize çocuğunuzu kominike etme garantisini verebilirim.

ABA, ‘Çocuğumun davranışlarını nasıl geliştirebilirim ve problem davranışlarıyla nasıl baş edebilirim?’ sorusunu soran tüm aileler için uygun mu yoksa sadece gelişimsel problem yaşayan aileler için mi?
ABA, davranışın olduğu her yerde var, yaş sınırlaması da yok. Canlı olan her kişi için kullanılabilir. Kayınvalideniz için kullanın, patronunuz için kullanın, çalışanınız için kullanın. Bu, insan davranışını manipüle etme gücü. Davranışı kontrol altına aldığınız sürece manipüle edebilirsiniz. Bu, sadece otizmli çocuklar için değil, sizin için de, benim için de… Eğer benim iltifatım hoşunuza giderse bir sonraki kuaföre gittiğinizde aynı saç modelini yaptırırsınız, işe gidiyorsunuz maaş alıyorsunuz, bu sizin pekiştireciniz. ABA’yı her yerde kullanıyoruz farkında değiliz, adını bilmiyoruz.

Bazı olumsuz önyargılar var. Örneğin pekiştireçlerle ilgili. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Pekiştireçlerin çocuğu bağımlı yapabileceği konusunda neler söylemek istersiniz?
Uygulamada yapılan hataları alana yüklüyorlar. Teknikte bir hata yok ama uygulamada hata yapılabiliyor. Eğer metot doğru kullanılmazsa robot yapabilir. Bunu gördüm ama bu tekniğin hatası değil, uygulamanın hatasıydı. Pekiştireç bağımlısı yapıyorlar çünkü uygun zamanda pekiştireci silikleştirmeye başlamıyorlar. Çocuğa istedikleri şeyi yaptırmak için ellerinde bir kurabiye torbasıyla dolaşıyorlar. Bu, bir ABA terapisti olarak benim de hoşuma gitmiyor. Ama bu ABA’nın yanlışı değil, uygulama hatası. Türk dili esnek olduğu için gerçek bilgiye ulaşmamız çok zor. İnsan lisan bilmiyorsa, lisan bilse bile kültür farkından dolayı tercüme yanlış yapıldıysa yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Dolayısıyla yoruma açık ve yanlış şeyler gelebiliyor. Biz köpek eğitimcisi değiliz, Pavlov ile hiç alakamız yok. Pavlov refleksler ile uğraşır, biz davranışlarla. Onunki klasik şartlanma bizimki operant şartlanma. Bizi yeni bir şey öğrenmeye, yeni bir davranışa motive eden bir şey vardır. Bunun adı ödül değil. Ödülü kazanmanız gerekir, pekitireç motivasyon verir.

Özel gereksinimi olsun olmasın, çocukları ödüllendirme konusuna bakış açınız nedir? Ödülde sınır ne olmalı ve dikkat edilmesi gereken noktalar neler?
Bir şeyi devamlı ödüllendirdiğiniz zaman motivasyon sıfıra iniyor. Dolayısıyla devamlı ödüllendirdiğiniz zaman çocuklar davranış performansını yitiriyor. Ödül ve pekiştireç tarifesinin değişken zamanlı olması gerekiyor ki performans neyse olabilme ihtimaline yapsın, doğallaşsın. Ödülde değişkenlik olmalı. Ödülü aile bilmeli ve limit koymalı ama çocuk bilmemeli. Bazen ödevini yapınca ‘iyi yaptın’ deyip bazen ‘aferin süper oldu geldi haydi sinemaya gidelim’ denilebilir.

Amerika’da ve Türkiye’de otizmli çocuklarla çalışan ve bu konuda birçok makale okuyan biri olarak otizm konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Otizm kötü bir şey değil. Değişik bir yaşam biçimi, öğrenme biçimi. Ama otizmin paketinden farklı şeyler çıktığı zaman resmi daha da zorlaştırıyor. Otizm oluyor, artı konuşma güçlüğü oluyor… Otizmi oluyor artı bağırsaklarda rahatsızlık oluyor… Paketten ne kadar çok şey çıkarsa uğraşacak o kadar çok şey oluyor. Otizm birçok semptomun bir araya geldiği bir şey. Dolayısıyla bir puzzle gibi. Puzzle’ı nasıl tek bir parçayla çözemeyeceksek otizmin de tek bir cevabı olamaz. Artı nedenini bilmediğimiz bir şeyin çaresini bulma şansımız zaten yok. Amerika’da aşıya karşı olanlar ve aşı yaptırmayanlar var ama kızamık, su çiçeği tekrar hortladı ve şimdi diğer insanların sağlığını tehlikeye atıyorlar. Otizmli yetişkinlerle de çalışıyorum ve iki ülke arasındaki en belirgin fark bence şu: Amerika’da insanlar onunla yaşamayı öğrenmeye çalışıyor, burada ondan kurtulmaya çalışıyorlar. Burada otizme karşı bir savaş var, orada daha iyi olması için ne yapabiliriz gibi bir bakış açısı var. Bu illetten kurtulmak gibi bir şeyi Amerika’da hiç duymadım, orada ‘ne yapabiliriz?’ sorusu var.

ABA terapistlerine ve eğitmenlere önerileriniz neler?
Kendi terapistlerime de hep aynı şeyi söylüyorum, bir şeyi öğretirken niye öğrettiğiniz önemli. Kitaptan gitmeyin, illa bir müfredatı takip etmek zorunda değilsiniz çünkü ABA’nın özelliği çocuğa has program yapmak. Çocuğun kültürünü düşünün, yaşadığı evi düşünün, gideceği okulu düşünün. Hedefleri öyle seçin. Şimdi şekil yapacağız, şimdi eşleme yapacağız gibi gitmeyin. 14 yaşına gelmiş puzzle yapamıyor mu? Uğraşmayın, yapmasın. Zamanı geçmiş artık onun. Yaşına uygun, onun ihtiyacı olan beceriler üzerine çalışın. Öğretirken niye çalışıyorsunuz onun farkında olun. Öğrettiğiniz becerinin arkasında durun, çünkü bu sizin için zaman, aile için para demek… Hele çocuk için yerine konamayacak bir zaman var. Çocuğun belli bir kapasitesi var ve belki ben çocuğuma üç kelime öğretebileceğim. O üç kelime öyle bir üç kelime olmalı ki, hayatının sonuna kadar işine yarayacak üç kelime olsun. Benim istediğim herhangi üç kelime değil. Belki bu öğrettiğin son şey, bilmiyorsun ki…

Algı Aba’da aile sohbet toplantıları da yapıyorsunuz. Ailelere neler öneriyorsunuz bu toplantılarda?
İlk önerim otizm tanısını bir yere koysunlar. Çok zor ama bunu yapsınlar. Çünkü tanıya bir önyargı var. Dolayısıyla onu ön plana aldığınız zaman çocuğunuzu görmüyorsunuz. İkinci önerim, tanıyı aldıktan sonra artık otizmi okumayı bıraksınlar. Eğer meslektaşımız olmayı düşünmüyorlarsa daha fazla otizm bilmelerinin bir anlamı yok. Bütün literatürü bilseler ne olacak? Bunun yerine çocukların gelişimini okusunlar. Örneğin çocuk 5 yaşındaysa neler yapabilir? Böylece görecekler ki benzer şeyleri o çocuklar da yapıyor. Ama otizmli çocukların tanısı olduğu için tanıya yükleniyoruz.
Çocukları, eğitimcileri ve aileyi bir ekip olarak düşünürsek aile ekibin başı. Bir şekilde aileler eğitimi bilmeli ki yeri geldiğinde sorgulayabilsin, ne ne için yapılıyor bilsin… Temizlik yapmayı bilmiyorsanız temizlikçi bile alamazsınız. Adam gelir, evi temizledim der, bilmiyorsan sorgulayamazsın. Bir konuşma terapisti olacak ya da bir ABA uzmanı olacak kadar değil, ama bilsinler ABA nedir? Böylece en azından terapist yanlış bir şey yaptığı zaman çocuklarını koruyabilirler.

Ayrıca eğitim adı altında çocuklarına ceza uygulatmasınlar. Hiç kimsenin çocuklarla yüksek sesle konuşma hakkı bile yok. ABA’da böyle bir şey yok. Cezalara boyun eğmesinler.

Bir şeyin kalitesini yüksek tutabilmek için denetleme olması gerekir. Denetlemenin bir anlamı olabilmesi için de onu denetleyecek bir yüksek kurulun olması şarttır. Türkiye’deki en büyük eksiklik bence bu. Herkesin aynı vicdanı yok, en azından vicdanı olmayanın bile bir kontrolü olması lazım. Bir konuşma terapisti çocuğun a sesini çıkartması için çocuğun parmaklarını kıvırıyorsa bu çocuktan çıkan “a” sesi değildir, can sesidir. Bizim kültürümüz ceza kültürü. Biz ceza ile büyümüşüz zaten. Uçakta da görüyorum ‘Bak şimdi hostes abla gelip kızacak sana’ diyor anneler. Niye kızsın hostes abla? Belki sana ne yapman gerektiğini hatırlatacak sadece. Bu aile şikayet etmiyor çocuk “a” sesini çıkarıyor diye. Önce ailelerin çocuğuna sahip çıkması ve sahip çıktığında gidecek bir denetleme kurulu olması lazım. Gidecekleri rehabilitasyon merkezini seçerken annelerin içgüdüsü de önemli. Güvendiğiniz kurumları tercih edin. Rahatlıkla içeri girebilmeniz önemli. Sınıfa sokmuyorlarsa mantıklı bir açıklaması olması gerekiyor.

ÖÇED olarak toplumdaki algıya pozitif katkıda bulunmak, özel gelişim gösteren çocukların ailelerinin sorularına cevap bulmasını sağlamak için çalışıyoruz. Siz ÖÇED’in çalışmalarını takip ediyor musunuz? Derneğimizle ve diğer STK’larla ilgili öneri ve görüşleriniz neler?
ÖÇED’in çalışmalarını yakından takip ediyorum. Gerçekten canla başla toplumda farkındalık yaratmaya çalışan bir ekip. Facebook vasıtasıyla dığer derneklerin de çalışmalarını görüyorum. Hepsi ellerinden geleni yapıyor ama bence en büyük eksik hepsinin kendi başlarına bu mücadeleyi sürdürmesi. Oysa hepsi birleşse sesleri eminim taaa buralardan bile duyulur:)

Save

Save

Save

Save